Ekranda izlediğinizi sevmenizi sağlayan nedir? Benim için bu sorunun cevaplarından biri; heyecan, şaşkınlık, mutluluk, korku ve en önemlisi de merak duygularımı uyandırmasıdır.
Muhteşem Yüzyıl Kösem'in 20. bölümü bu anlamda bu beklentilerimi çok karşılayamasa da, bölümün finali, yaşattığı şaşkınlıkla, koca bir bölümü kurtardı ve önümüzdeki haftayı merakla beklememi sağladı, evet final önemlidir!
Muhteşem Yüzyıl Kösem,içinde hayal ürünü olan hikayeler de olmasına rağmen, tarihî bir uyarlama olduğundan birçok olayın sonunu, öyle etraflıca araştırmaya gerek duymadan biliyoruz. Mesela; Kösem kaçırıldı, ama kurtulacak. Bu kaçırılmada bana yukarıda bahsettiğim duygularıma dokunacak bir hikâye anlatılmayacaksa, ben de ekrana göz ucuyla bakarım, dün akşam da öyle yaptım.
Oysa finalin tekrarını izlemek içinse, son reklam kuşağının bitmesini bekleyip o geçişi ve "Yeni Mustafa'yı" inceledim. Umarım onunla, Alihan Türkdemir'le olduğu kadar güçlü bir bağ kurabiliriz. Yine de ara ara bize Küçük Mustafa'yı flasback'lersiniz değil mi, canım Alihan ya, nasıl da gerçekti her duygusunda...
"Bunlar analı kızlı bana mı yürüyorlar?"
Bölümün en dikkat çekici kısmı, Zülfikar ve İskender'in, Hümaşah ve Safiye'nin İskender'e ilgisine tepkileri değil miydi? Zavallı Zülfikar, Hümaşah'ın bir kendisine bir İskender'e yürümesini bir türlü anlamlandıramadı. Bu arada her ne kadar şu anda hikâyenin tek kalp çarpıntısı Zülfikar'la Hümaşah arasında yaşansa da- zira Kösem Ahmed aşkına bakışım evlatların ebeveynlerinin aşkına duydukları heyecan kıvamda -Zülfikar'ın duyguları sadece minnet ve şaşkınlıkla sınırlı kalsaydı, daha çok içime sineceğini söylemeliyim. Zira Zülfikar'ı bugüne dek, kurallara askerî disiplinle bağlı, doğrunun peşindeki adam olarak tanıdık. Bu yüzden Hasan Paşa ortaya çıktığı anda Zülfikar'ın Hümaşah'a mesafe koymasını bekledim.
Yazı devam ediyor..