Kiralık Aşk: Yak ışıkları, hayat geçmeden, kuşlar uçmadan...
Küsmek nedir bilir misin?
Küsmek dürüst'lüktür
Çocukçadır ve ondan dolayı Saf'tır
Yalan'sızdır..
Küsmek; Seni seviyorum'dur..
Vazgeçememektir..
Beni anlatır Küsmek..
Kızdım, ama hâlâ buradayımdır, gitmiyorumdur, gidemiyorumdur.
Küsmek; nazlanmaktır,
Yakın bulmaktır, benim için değerlisindir
Küsmek; sevdiğini söyle demektir..
Hadi anla demektir..
Küsmek; umuttur,
Acabaları bitirmektir,
Emin olmaktır..

Yani diyeceğim o ki:
Ben Sana Küstüm...

Beni anlatır demiş şair. “Beni anlatır küsmek.” Ben de bu gece burada, Nazım Hikmet'e ait olduğu söylenegelen bu dizelere saygıyla uzanma cüretini gösterirken, müsaadesiyle eklerim ki; hepimizi anlatır aslında, küsmek. Bu dizinin içinde yaşayanları anlattığı gibi; onun etrafında, ona kıyısından köşesinden kuyruğunu değdirip derdini dert edine edine sonunda ruhu hasta düşen minik kediler misali, bizi, her birimizi tek tek anlatır, küsmek... Yorgun düşmeyi anlatır. Kızıp gidememeyi, vazgeçememeyi, nazlanmayı, hadi anla demeyi, umut etmeyi anlatır küsmek. Bütün bunları anlatacak kadar derin ve sevgi yüklü olduğu için, iyidir de küsmek. Sonu barışmak olduğu için, güzeldir küsmek. 

Yani diyeceğim o ki, ben sana küs’müşüm... Küsmüşüm fark etmeden. Küs”müş”üm diyorum; çünkü bunu barışınca anladım. Sanki gönlüm benden kuytu bir köşeye saklanmış; görüp üzülmeyeyim diye içine içine küsmüş uzakta, gizlide... Açık açık telaffuz etmemiş; adı konmazsa geçer diye düşündüğü için belki de. Adı konmasa da hissettirmiş kendini ama küsmek; kah acı bir tat olmuş ağızda, kah ekşi bir limonata sürahide... Ama umut da olmuş küsmek. Umut olup köşesinde bahar dallarının açmasını beklemiş. Cemre düşmüş, bahar kapıya gelmiş, umut köşesinden çıkmış, açmış nihayet gözlerini aydınlık gök yüzüne... 

Nazım Hikmet anlatsın dedim hislerimi, çünkü hislerim tam da onunkisinden. Kavak ağaçlarının gölgeleri altında, veya bir tencere pazı sarmasının birleştirdiği parmakların karşısında; bu gece içinizin en derinlerinde “cız” eden o yere; son olarak bir de Nazım’dan bir dize dokunmalıdır diye düşündüm belki de...  

“Biz “cız” duyuluyor, ve bizi, küskünlüklerimizi bilmediğimiz bambaşka yerlere savuruyor.” 
“Mutlu muyuz orada bari?” 
“Evet... daha da hüzünlüyüz belki, ama çok daha mutluyuz, elbette.” 

Onu kötülükleri ile besleyecek Deniz gibileri bu kez durup bir kez olsun dinlemeyen; güvensizliklerine yenik düşmeyen Ömer’lerdir, küskünlüğü uzaklara yolcu eden... Defne’sine -bütün hınzırlığının içinde- uçurumlarca bir derinlik de barındıran “seni sevicez biraz” diyen Ömer’lerdir, küskün yanlarımızın üstüne bir okyanus gibi dolan... Elinde pazı sarmasıyla gelip “Çünkü artık yalnız değilsin, ben varım. Bundan sonra yanında hep ben olucam, gülerken ağlarken ellerini hep ben tutucam, hiç bırakmicam” diyen Defne’lerdir, küskünlükleri deyimi yerindeyse son bir cız ile tuz buz eden... 



Yazı devam ediyor...


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER