Es deli rüzgâr, bana sevdiğimin nefesini getir!
Emir’in cehennemi herkese yetecek kadar büyük. Garibim Nihan da eskiden orada cayır cayır yanarken ruhundaki yanıkların acısını hiç hissetmiyordu, ta ki Kemal gelip yaralarına merhem sürmek isteyene kadar. Şimdi o acıyı çaresizce, neredeyse tenine kadar hissediyor. Halbuki o bu cehennemin değil, aşkının ateşinde yanmaya gönüllü. Bunu da her defasında öylesine içten ve cesurca dile getiriyor ki ona hayran kalmadan edemiyorum. Aşkını, özlemini dile getirmekten hiç çekinmiyor. Eskiden de böyleydi ama ben bunu gençliğine ve aşkın o ilk coşkulu hallerine yormuştum. Meğerse kızın karakteri buymuş.

Bir yandan da dilini çözen, bu cesaretini körükleyen, içinde bulunduğu derin umutsuzluk aslında. Bu öylesine yıpratıcı ve yorucu bir şey ki gencecik yaşında kendini olduğundan daha yaşlı hissederek Kemal’e kavuşamadan ölüp, ona hasret gitmekten korkar olmuş. Nüfus kağıdı 30 gösterse de gönlü yaşlanmış belki de. Çabalıyor; cehenneminin bir köşesinde, her gün üstüne kata kata büyüttüğü aşkından kendine ufak bir cennet kurmaya çalışıyor. Kemal’in sesini duymak, kokusunu içine çekmek, onu görmek ve en önemlisi de onun bir gün yeniden bir araya gelme ihtimalleri için hala uğraştığını yine yeniden duymak istiyor.

Duymak istiyorum duymak istiyorum
Kalbimde ruhunu duymak istiyorum
Görmek istiyorum görmek istiyorum
Gözümde gözünü görmek istiyorum*

Kemal’e kavuşamadan ölmesi halinde, gözünün açık gideceğini söylemesi Kemal’i derinden etkiledi elbette ama bu küçük şakanın bu kadar kısa sürece gerçekleşmesine ramak kalacağını tahmin edemezdi. Fragmanları görmesek hangimiz tahmin edebilirdik ki zaten? Gencecik kadın; hastalığı yok bir şeyi yok, neden ölsün? Halbuki ölümün kendine özgü bir mantığı ve hakkaniyeti yok, pamuk ipliğine bağlı sürdürüyoruz yaşamlarımızı. Ve burnumuzun dibine gelene kadar da bu gerçeğin farkına varmıyoruz. Ama işte o kaybetme korkusu bir kere yaşandı mı, sonrasında hiç ummadığı şeyleri yaptırıyor insana…


Sen kendin kuracaksın cenneti aşklarından.

O yüzük Nihan’ın parmağında olduğu sürece ona yaklaşmamaya ant içmişti Kemal. Ama şimdi sözünü yutmuş oldu, ki bu durumdan asla şikayetçi değilim. Tutup bundan sonra gizli saklı bir ilişki yaşayacaklarını zannetmiyorum aslında ama Kemal’in, Nihan’ın esaretini bitirecek sırrı çözmenin ne kadar da elzem bir mevzu olduğunu yeniden idrak edebilmesi açısından yaşanan bu heyecan ve kaybetme korkusu çok iyi oldu. Taner de Ozan’ın masumiyetini itiraf etti, ipucunu verdi. Karen’in kocasına olanları tüm çıplaklığıyla anlatmış olabileceğini tahmin etmiştim zaten. (Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir, ben de arada bir tahminlerimi tutturabiliyorum işte.) Şimdi asıl mesele, Taner’e ilk kimin ulaşacağı? Gerçeğin peşini ısrarla kovalayan Kemal mi yoksa anlaşmayı bozduğu için ona son derece öfkeli olup en kısa zamanda onu ortadan kaldıracak olan Emir mi? Bu tür yarışları şimdiye kadar hep Kemal kazandı ama sonunu getiremedi. Bakalım bu sefer ipi ilk kim göğüsleyecek?

Nihan Kemal’den geçmişte neden kendisine rüzgarları anlatmasını istemiş anlayamadım. Ama birbirlerini tarif ediş şekillerine hayran kaldım. “Lodosum, poyrazım, meltemim…” Lodos gibi sıcak havalar getiriyor demek ki Nihan, tabi yanında baş ağrısı ile birlikte. Nihan’ın aşkının lodos etkisi yaratarak Kemal’in başını oldukça ağrıttığını, hatta onu epey sersemleştirdiğini inkar edemeyiz. Poyrazı da öylesine soğuk ve güçlü ki Kemal’i diyar diyar savurdu. İstanbul’dan Zonguldak’a ve hatta yerin altına, sonra da hiç bilmediği sert kuralları olan bir iş hayatına. Ama kendisinin de geçen bölümde itiraf ettiği gibi, en nihayetinde Nihan’a savrulup orada kaldı. Yanında bir meltemin ferahlığını buluyorsa demek ki... Nihan’ın eksik kalan yönlerini; gündoğusunu, günbatısını da Kemal tamamlıyor ve birbirlerinin dört bir yanını sarıyorlar böylece. Es rüzgâr, es! Rüzgârın değil benim pencerendeki ıslık”** Ve Nihan en zor anında, en sevdiği rüzgarı hissediyor, Kemal’in içten içe ona “Bekle beni!” diye yalvardığını duyuyor, bekliyor. Gelecek ve bu sefer yanında Nihan’ın cenneti; aşkını da yanında getirecek.

Zeynep beni bekle mutlaka geleceğim
Başladığımız filmi birlikte bitireceğiz
Kim ne derse desin içimde delice bir his”**

Hiçbir hikaye tamamlanmadan bitmez demişti Leyla geçen hafta. Üstelik onların hikayesinin bitmesine çok az kaldığını da söylemişti. Nihan inandı ve bekledi, Kemal de sözünü tuttu geldi. Beraber başladıkları hikayeyi birlikte bitirecekler. Zaten hangi cehennem ateşi, cennet umudunu yakabilmiş ki bugüne kadar?


*Cemali, Duymak istiyorum
**Attila İlhan, Zeynep beni bekle

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER