Cihan'ın ruhu bu enkazla birlikte bir defa daha Toprak Ana'ya karıştı
Bir ses vardır ki; o ses düşmanının sesidir. Gülfem’in defileyi sabote etmesiyle süre gelen sinir krizi, Gülru’nun kendini nasıl bu sahte dünyaya kaptırdığının ifadesidir. Yenilen Gülru bu defa da düşman Gül tarafından düşürülmenin acısını, biz buna cezası da diyebiliriz, Vega’nın yeni koleksiyonundan aldı. Ertesi sabah çıkan manşeti Gülfem’in ağzında duymak Gülru’nun bir sonraki hamlesini düşündürür oldu. Çıldırması, sinir krizi geçirmesi bunun en güzel örneğiydi. Burada Gülru’nun nefesi onu dürtüklemeye başladı. Lakin sesi, nefesten önce harekete geçtiği için ortalığa rezaletten başka bir manzara sergilemedi. Doğrusunu isterseniz sinir krizi sahnesinin doğru kurgulanmadığını ve oyunu izleyiciye iyi aktaramadığını düşünüyorum. Bizlere öyle bir oyun vermeliydiler ki diken üzerinde sahneyi izleyebilelim. Benim için, ne yazık ki, öyle olmadı. Evet, gelen sinir kriziyle her yeri birbirine katarsın. Savaş alanına döndürürsün, fakat ortaya çıkan oyunculuğu pek sevemedim. Bana o sinir krizi sahnesini veremedi, yaşatamadı. İzlediğimde düşündüğüm tek cümlenin “Benim başıma gelseydi kesinlikle Gülru gibi tepki verirdim.” olmasını isterdim. Ömer olayların içindeyken bir o kadar da dışında biri olarak Gülru’nun Gülfem girdabından kurtulmasını en çok isteyen kişi. Gülru’nun, Gülfem paranoyası devam ettiği sürece ne aralarındaki ilişki huzur bulacak ne de birbirlerini tekrardan bulduklarının kıymetini bilecek.


Daha kaç rimel akacak bu savaş için?
 
İki yorulmak bilmeyen savaşçı… Gülfem de, Gülru da içlerindeki hırs, öfke, kin ve azimle yoğrulduğu sürece bu savaş bitmeyecek. Çok kayıp verdiler. Her defasında biri yenilirken, diğeri kazandığını sandı. Yetmedi daha çok hırslarıyla kuşatıldılar. Bir ondan, bir diğerinden! Kaybettikçe savaşma azimleri bilendi. Bu uğurda ikisi de babasını kaybetti. İkisi de aşkından oldu. İkisi de en iyi dostunu yitirdi. Mesleki zaferlerinin yerini yenilgiler aldı. İkisi de batmaya başladı. Sevdiklerini, kardeşlerini, etrafındaki saygın ilişkilerini gözleri görmedi. Tek şey kazanma hırsıydı. Bu dünya var olduğundan bu güne dek birçok savaş yaşandı. Bu savaşların sonucunda kazan bir taraf oldu ama neyi kazandığını bilemediler. Çünkü her iki taraf da ağır kayıp verdi. Geri dönüşü olmayan yenilgilerle en çok da kendilerine olan saygınlıklarını yitirdiler. Bu savaşın artık bir son bulması gerekiyor. Sonsuza kadar bu şekilde devam etmesi mümkün değil. Kulaklarını sağır eden sesleri yüzünden nefesleri bir yerde onları bırakacak. Bir dur demenin ve bu oyunlara bir son vermenin zamanı gelmedi mi? Kaybettiniz işte. Sesinize kanarak nefesinizi de kaybettiniz. Size olan tüm inancı ve güveni yitirdiniz. Savaşırken dikenleriniz kalbinize battı. Çıkarmak için daha neyin uğraşındasınız? İzi geçecek mi? Tüm bu olanları iyileştirebilecek mi?


Bana böyle bakmaya devam ettiği sürece kriz denen o illet yakamdan düşer 

Ertesi sabah çıkan manşet, sürmanşet ve dedikodulara aldırmadan tam bir Gülfem Sipahi tepkimesini verdi. Gülfem kriz yönetiminin üstesinden çok iyi gelebilen bir karakterdeki kadını çok iyi yansıtıyor. Her koşulda ve her şartta, ne olursa olsun, kulaklarını tüm dedikodulara kapayıp havam yerinde algısını herkese hissettirebiliyor. Gülru da Gülfem’in en “iyi” öğrencisi olduğu için hocasının aslını yaşatamaya çalışıyor. Gülfem haklıydı. Gülru’yu, pardon Gülru Sipahi’yi o var etti. Hem de evinde yetiştirerek! Bu nedenle Gülru, hocasından ne gördüyse aynısını uygulamakta. Kırmızı ruju da kriz yönetimin göstergesi… İnsanlar yükselirken sahte sesler, yalancı tebrikler ve göz boyamalar hiç olmadığı kadar kulakları doldurur. Alkışlar gibi bu tür pohpohlamalar da alışırsın. Tüm bunlar olurken sadece kendini kandırdığını zannedersin. Oysaki çevren ve etrafındaki herkes olan ve yaşananların farkındadır. Gülfem de bu farkındalığın en önemli şahididir. Zamanı bekleyecektir. Zamanı gelince sesini çıkarma sırası ona geçecek.


Ey aşk! En uslanmazı bile yola getirirsin
 
Gülfem ilk defa sevginin tadını aldı. Önemsenmenin, değer verilmenin nasıl bir duygu olduğunu hissetti. Bundan önce aşk ne demek bilmez iken, şimdi aşkın neyi ifade ettiğini öğrendi. Bütün bunlar Gülfem için yeni öğretiler. Zamanında o kadar değersiz hissettirilmiş ki bir adamın sıcağı ne demek bilmiyordu. Birine değer verdiğinde onun için yapamayacağın bir şeyin olmadığını bilmiyordu. Orkideleri sadece göze güzel gözüktüğü için seven kadın, bu defa orkideleri aşkının hediyesi olduğu için sevmeye başladı. Sevmekle beraber konuşmanın, dertleşmenin, değer vermenin ne demek olduğunu öğrendi. Tibet, Gülfem için milat oldu. Aslan Kral, Kraliçesine kavuştu. Onu ormanına kattı. Kraliçe bu ormana giderken bütün buzlarından arındı. Gülfem kendinden nefret etmenin ne demek olduğunu iyi bilenlerden… Şu var ki; Tibet de Gülfem gibi. O da sevmenin, değer vermenin ne demek olduğunu bilmiyor. İkisi de yaralı bir kuş. Bundan sonra yaralarını birbirini çok severek ve aşklarını yaşayarak saracaklar.




 
 
İki kardeş birbirine düşman olur mu? Olur. Gülfem ve Gülru’da bunu iki sezon boyunca gözlemledik. Gülru’nun son hamlesi sadece CiMe’yi değil, Cihan’ı da ikinci defa öldürdü. Cihan bedenen toprağın altında olsa bile ruhen CiMe’nin içinde yaşıyordu. Hırs, savaşı kazanmak ve Gülfem’i bitirmek uğruna CiMe’yi yerle bir ederken, Cihan’ın da ruhunu gömmüş oldu. Gülfem en büyük yıkımını CiMe’nin yerle bir olduğunu gördüğünde yaşadı. Bir nebze olsa onun varlığına tutunurken şimdi derdest oldu. Yıkıldı. Bu yıkım Mesude ile asındaki etkileşimi arttırsa da Gülfem için daha son gelmemişti. Halide uzun bir süredir ilaçlarını alıyorum ayağına Gülfem dâhil herkesi kandırdı. Anne yüreği de daha fazla dayanamayınca ki ben de olsam aynısını yapardım, tetiği Gülru’nun başına dayadı. Gülfem ilk defa Halide’ye anne derken aralarına soğuk bir namlu girdi. Evet, haftalardır beklenen itiraf da Gülfem’in tetiği çekmeden önce gelmesi beni şaşırtmadı. Önümüzde son bir bölümümüz kaldı. 68. bölümde Güllerin Savaşı artık son defa Kanal D ekranlarında Cumartesi akşamı izleyicisine kavuşacak. Hikâyesi ve savaşının sonuna gelecek. Bu sonda namlunun ucundan çıkan ateş hangi Gül’ü yaktı bilmiyoruz. Belki de iki Gül’ü de yakmadı. Ya da yanan sadece Gülfem olacak. Halide’ye daha yeni anne demişken son kaybını da böyle verecek. Tüm yanıtları 6 Şubat Cumartesi akşamı hep birlikte izleyeceğiz ve son defa Güllerin Savaşı diyeceğiz. Final bölümünde görüşmek üzere...

Mortissa

Vurulan kim?



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER