● Hatta “Not etmelere doyamayın inşallah” mı dediniz, yoksa bana mı öyle geldi? Tüm bölümlere yapılan irili ufaklı tatlı göndermeleri unutmak olmaz çünkü: Defo’nun kendi kendisinin isim annesi olması, Ömer’in kendi içinde, tam olarak annesinin öğütlediği ‘adaletli, doğru, iyi’ adamı bulması; veya Sinan’ın Ömer’e “herhalde doğru karar vermişsindir, sen hep doğru karar verirsin” demesi. Keşke bazı tasarımları bazı Deniz Tranba’lara vermeden evvel de bu dediğini hatırlasaydın Sinan. ^.^
● Ve hınzır İplikçi...! Çarşamba cadısını bilinçaltından rüyalarına nasıl yerleştiriverdiğini anlamış olduk... Defne tabii ki Ömer’i hatırlamadı, ama keskin hafıza sahibi ve sadece dikkatini çekenlerle ilgilenen Ömer İplikçi üçüncü kez gördüğü bu kızıl sonyayı kollarından tutup götürürken belki de şunu söylüyordu içinden: “Fırsatlar ‘ben fırsatım’ diye bağırmaz ki... usul usul yandan geçerler, tutup çekmek senin elindedir. Ne de olsa, fırsatın ta kendisidir kazanmak!"
Son söz...
Uzakları yakın etmeye çalışarak büyüdüm ben. Hala böyle büyüyorum. Birilerinin uzanamadığınız bir mesafede olmasının başka türlü bir hüznü olduğunu ayrı bilirim o sebeple... Bundan mütevellit, beklemediğimiz anda skype’le binlerce km ötesinden arkadaşının ekranına doluveren Mükemmel Bay İplikçi -mi desem, yoksa zaten sadece ekranda gördüğümüz ama hayatımızın içine doluveren bu karaktere can veren Yetenekli Bay Arduç mu desem, ne desem bilemedim -benim içimi bambaşka titretti. Ah be!
Hadi geri gel de, “ne planların varmış”, görelim ;)
Sağlıcakla!