Ömer ne derse desin, ne yaparsa yapsın dönüp dolaşıp Defne’nin “Güvenmiyorum dedin, bir bildiği vardır diyemedin!” sözlerini işitmekten kurtulamayacağını anlamış olduk. Bundan, kafası Ömer gibi çalışan bir insan olarak “Başlarım böyle aşkın ızdırabına!”dan öte bir çıkarımım olması gerekiyorsa sanırım şu olmalı: Bazı yaralar derindir. Kanaması kolay kolay durmaz. Öyle hemen kabuk bağlamaz. Öpeyim de geçsin diyerek acısını dindiremezsiniz. Çünkü var olan ve tam kapanamamış yaraların üzerinde açılmıştır. O yaraları kapamak için sizin sadece kendi attığınız çiziği değil, yıllar içinde atılmış tüm çizikleri iyileştirmeniz gerekir. 

Defne sevgisizlik içinde büyümüş bir çocuk. Babası gitmiş, annesi gitmiş, insana dünya üzerinde göreceği sevginin temelini teşkil edecek olan ana-baba sevgisinden mahrum edilmiş. Bir değil iki kere, ikisi de kasıtlı ve bilinçli olarak üstelik. Bu aslında DefÖm aşkının ızdırabı içinde hep unutup gittiğimiz bir detay. Haftalardır durmadan beşik gibi sallanıyoruz; altımızdaki fay artçısıdır, öncüsüdür titreyip titreyip duruyor. Ve sebebi, sadece Defne’den veya Ömer’den kaynaklı, yüzeye yakın sarsıntılar değil. Hayatta sadece kendisine güvenerek ve her koşulda kendisini koruyarak bulunduğu yere gelmiş Ömer ile; sevilmemeyi kendisine farkında olmadan fabrika ayarı olarak kabul etmiş Defne’nin daha derinden gelen sarsıntıları.

Defne bir söz veriyor. Defne sözü. Cinsiyetçiliğe girmek gibi olmasın, ama bunun Defne sözü değil “erkek sözü” diye tabir edilegelmiş türden sözlerden olduğunu ummak istiyorum, müsaadenizle. Verilip geçilen bir söz değil, tutulan bir söz. Tutmak için çaba sarf edilen, ilk sarsıntıda peşi hemen bırakılmayan bir söz. “Belki de tutarım belli mi olur?” denmeyen bir söz! Ömer de şunu anlasın buna karşılık: Ana-baba sevgisi, hayatın size verdiği sözdür. Hayatın ona verdiği sözü tutmadığını görerek hayatına başlayan Defne bu yüzden hep bu kadar eksik, hep bu kadar güvensiz. Bir kez daha sevilmemekten, sevgiyi bir kez daha kaybetmekten korktuğu için Defne, Ömer’in sevgisine ve onu göstermek için yaptığı her şeye - sözlerine, bakışlarına, kızgınken bile gizlemeye çalıştığı gülüşlerine, kırgınlığına rağmen engel olamadığı özlemine, ve bu sevgi uğruna her şeyi paramparça ettiğine ve daha da unufak olmaya razı olduğuna-  karşı bu kadar kör, inanmaktan aciz. Ömer, belki de tek bilmen gereken şu ki, cümle alemin güvensizlik abidesi, veya büstü mü diyelim? – tabir ettiği senden bile daha güvensiz bir kalp var çevrende küt küt atan. Defne. Sen kendine “güvenmeyi” öğrenirken, sıkı sıkı tutup, ona da öğretmeli. 

Belki de biliyorsundur bunu, fark bile etmeden, ne dersin? Defolmak yerine, çözeceğim ben bu işi diyerek Defne’yi tutup bırakmamandan belli.  

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER