● Hikayesi kaplumbağa adımları ile ilerleyen Deniz’den her geçen gün daha da bir korkuyorum yalnız ben! Defne gibi koşar adım topuklayasım var. (İtiraf ediyorum, burayı izlerken kardeşimle gülmeden edemedik; “tipe bak çocuk gibi koşarak kaçıyor” diye). Deniz’in Ömer’in sözleriyle sürekli izdüşüm yaşatması – bu bölüm de Defne’ye “çocuksu” diyerek – sırtımdan aşağı soğuk rüzgarlar üfürüyor, ama sonunu düşünen kahraman da olamaz alim de, yaşayıp göreceğiz. Dı dın dı dın dın diye çanlarını çala çala gelen Ömer-Deniz karşılaşması, kasırga çıkarıp Cherie’nin taze dekore olmuş güzelim çalışma odalarını darmaduman etmese iyi. Cherie ofislerinin ince ruhlu kadın eli değmiş iç mimarisi KALP ben çünkü!
● Yasemin’in bol kazağı altına tüllü eteğini; Defne’nin jean elbise altında kısa çorapla pek hoş durmuş çizmelerini; Koriş’in turunculu temasını - ve pek tabi ki kalan her bir şeyini - çok beğendim, unutmadan yazayım! Ha bir de Neriman İplikçi’nin 2016’ya özel makyajlı kasasını da pek bir beğendim. Bir üst modele geçince motor pek güzel 200 km hıza çıkıyormuş demek ki vesselam! Neriman İplikçi hayal dünyasından ara ara hep alsak ya bi dal? Bu sahne; hikayenin işleniş şeklinde görmeye alışkın olmadığımız türden bir parodi havası içeriyordu; beni şaşırttı bu yüzden. Ama iyi anlamda. Bu sahnenin absürtlüğü, ciddiyetsizliği kalp ben! Ayrıca; “kanepe var!” İlahi Neriman!
"Ömer absürtlüğe koş!"
"Koştum Defne!"
● Hayaller Sinan’ın odasındaki kanepe, gerçekler Sinan’ın evindeki kanepe mi oldu ne oldu sonunda? Galiba. Güzel de oldu ama... Ayrıca, hayaller tereyağlı Uşak tarhanası, gerçekler tavuk suyu çorba da oldu ama o da güzel oldu bak. (Demek ki tarhana duruyor hala hayal çıkınında:) İzdüşümlerinizi sevsinler Deföm demek istiyorum müsaadenizle! Sempozyum için Kuşadası’na gittiklerinde havuzdan çıkan Ömer’i havlulara sarmalayan Defne’yi hatırlayan var mı mesela; gökyüzündeki yıldızları izlerken arkasından battaniyeyle Defne’yi saran Ömer’i gördüğünde? Tek manyak ben miyim, düşünüyorum bazen :)
Kalp kalp kalp <3
● Peki golf sahnesinin bütün izdüşümleriyle geri gelmesine ne desek? Ömer’in 32 diş gülüşü DAHİL? Hoş gelmiş demeli elbet! Bence de siz birlikte şahanesiniz Ömer; çünkü hem golf sopası hesabına dip dibe dururken tutkulu ve elektrik yüklü; hem “aşık oldum”u ilk defa duymuşçasına derinlikli ve duygusal; hem de çocuklar gibi kapışacak, golf topuyla konuşurken kendinizi fark etmeden birbirinizin kucağında bulacak kadar doğal biçimde komiksiniz. Siz birlikte olmayı hak etmiyorsanız daha kim hak etsin allasen? Hadi kızdırmayın beni!
● Bu sefer de tersten alalım; gerçekler dudaklardan parmaklarla silinen sıcak çikolata, hayaller... Bulutların kanatları veya belki yıldızların bembeyaz ışıltıları altına sığınmış, bir adet bay ve bayan İplikçi... Ve İplikçi junior! Yalnız o destinasyonların hepsini görmek istiyorum şimdi ben! Eee Defne hanım, rüyadan uyanıp Ömer’in kafasını gömdüğü yastıklara sarılmak da bu kez sana kaldı... Mahcup Defo seni! Ha bu arada: Ömer’in yanında siyah penye pijamasıyla yatan Defne’nin halini biraz kızımızın bilinçaltına bile işlemiş utangaçlığına biraz da İplikçi jr’a bağladım gitti hadi buyrun.
● Mahçup ama gönül gözü açık Defne... Bence de sen bırak, haftalardır olduğu gibi gökyüzüne bakıp kıvranmaya devam etsin Ömer “ne görüyorsun acaba benim göremediğim” diyerek. Senin, yıldızlarınızın parlaklığına sarıp sarmaladığın rüyanınızı bir gün o da görecek elbet!
● Son son son olarak... Ben her bölüm “son sahne der susarım” demek zorunda mı kalacağım şimdi? O nasıl bir burnun ucuna kondurulan öpücüktür Ömer İplikçi. Kulaklar yüksek basınçtan sağır oldu, insen mi acaba bir ara Allahüekber dağlarından!?