Aynalar paramparça şimdi!
Bu bölüm sizde nasıl hisler uyandırdı? Anlatın canım, şurada iki lafın belini kıralım. Kırmak demişken, bölüm bende daha ziyade kırılıp parçalanan bir ayna etkisi yarattı. Sanki o konak eğri büğrü de olsa her şeyi karşıya yansıtan bir aynaydı da tuzla buz oldu ve bütün görüntülerin ekseni kaydı. Yani herkesin 'öteki' yüzünü gördüğümüz zamanlardan geçiyoruz. Ama karakterlerin içine vakti zamanında gömülen her mücevher, ilk günkü parlaklığıyla açığa çıkıyor. Böylesi makbul, böylesi keyifli.


İmkan verilirse buraya kök salmak isterim...

Size bir sır vereyim mi? Nazlı'nın ayakları yere basan bir 'kötü' olduğunu düşünmüyorum. Yer yer parçalı bulutlu, hatta fazlaca karanlık bir karakter. Ama bile isteye elini toza pise bulamış biri değil. Tabii psikopatlığını örtülerin altına saklamakta usta biri değilse... Ki Karagül'ün doğasında bu pek rastlanan bir şey değil. Kötüler de iyiler de alenen ortada dans ediyor çoğu zaman. Baran'ın Ayşe aşkı şüphe götürmez. Fakat göreceğiz. Nazlı gerçekten gitti mi, ansızın bir yerden fırlar mı, Ayşe bu oyundan galip çıkar mı? Hepsini bir bir göreceğiz.


Bir bebek bölüm boyu kaşlarını çatar mı, hay totona kurban!

Özlem'de Narin'in yüzünü görmeye uzun zaman önce başlamıştık. O günlerde sinyalleri çakılan her şey, bugün gerçeğe dönüyor. Her şeyin sebebi olan Kendal'ın safına geçmesine kızmamak elde değil. Ama yaşadıklarına bakılınca hâlini anlamamak iki kere elde değil. Zira Özlem'in talihinde sabun köpüklerine aşık olmak var. Anneliği bulduğu an kaybetti. Kasım'a dokundu, dokunduğu gibi kaybetti. Üstüne Mehdi'yi de kucaklamaya çalıştığı an kaybetti. Neyi öpse cılız bir köpük gibi kırılıveriyor işte. Bu kadın çıldırmasın da ne yapsın? Herkes yine çok haklı...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER