Kiralık Aşk: Defne Yeşili'nin elli tonu..

Uykudasınız. Ve rüyada. “En heyecanlı yeri” dedikleri kısmında üstelik. Bir aksiyon filminin bitmek tükenmek bilmez kaçma-kovalama sahnelerinden birinin ortasına düşmüşsünüz. Arkanızdaki adımlar giderek yaklaşıyor, dehşet, adrenalin tavan. Sonra hop, pek uygunca önünüze çıkıveren, kapısı açık, motoru çalışır haldeki aracın içindesiniz! Fakat o da ne? Sizin ehliyetiniz yok ki!? “Harika!” diye çığlığı basıp, esasında bir aksiyon filmine de rüyaya da yakışmamazlık asla etmeyen “E artık Allah ne yazdıysa!” feryadını çekerek gaza basmak üzeresiniz ki, hop sol omzunuzda bir el. “Bana bırak” diyor. “Direksiyon bende!”  Şükür seni bulana, diyorsunuz di mi? Ama nasıl yani? Frenler mi patlak? Direksiyon mu kilit? Yoksa o da mı kullanmayı bilmiyor bu aracı?! Ve... uçurum mu o az ilerideki?

Adına aşk dedikleri meretin tadı baldan börekten filan o kadar fazla tatlı ki, milyonlarca insan olarak 25 Aralık 2015, cuma akşamı, saat 23:30 sularında şarampole doğru son sürat yol alırken kameralara yakalanan bu iki insanlı kara aracını gözlerimizden kâh kalpler, kâh ateş topları çıkararak, yüzümüzde bir yamuk gülümseme, ağzımızı yerlerden filan toplayarak seyrettik. Sonra eminim ki başa sarıp bir 10-15 kere daha seyrettik. Şarampol diyorum. Amaaaaan, kime diyorum, di mi? 

Velhasıl araç iki insanlı kara aracı değil de, Ömer’in kederli akşamlarında uçurmalara doyamadığı insansız hava aracı drone’cuğu olsa; iş sanki biraz daha tekindi. Veya Ömer’in Haliç Köprüsü'nün ayaklarına yerli Banksy edasıyla bırakıverdiği “mavi suların üstünde uçan kuş” temalı graffitisindeki kuş olsaydı, “kuştur, uçmasını elbet bilir” deyip bir derin soluklanabilirdik. Ama soluklanmak değil, soluk soluğa kalmak gerek değil mi Ömer? Yerine geldiğinde diken üstünde; yerine geldiğinde freni patlamış bir kamyon tepesinde olmak lazım, “yaşadığımızı hissetmek için”. Aslolan aşksa, kontrolü elden bırakmak esastır. Pek tabii! Bunu, kontrolle ilgili lügatlara katılmadık özlü söz bırakmayan Ömer İplikçi söylüyorsa, hangi çılgın kabul etmeyecekmiş, şaşarız tabii!

“Güvende? Güven mi istiyorsun, İso’nun Defo’ciği? Fakat onu isteyen bendim, (hayallerdeki) müstakbel Bayan İplikçi?! Ama bak, ben bile güven ehliyetini uçurumdan attım, elini tuttum seninle bu freni patlak araca bindim!” 

Sevgili Defne (Defo olmayanına sesleniyorum bu kez) sen Ömer’in tavsiyelerini dinleyeceksen; örneğin konkurun ertesinde asansörde söylediği “Bak... Gözlemle” ödevine girişeceksen; buralardan başla. Ömer "ödev" desin, ben "test" diyeyim. Test diyeyim çünkü bu testte istediğin sorudan başlayabilirsin. Bence şu sorudan başla. Kontrolsüz araç neymiş? Ömer İplikçi Karayolları Genel Müdürlüğü'nde “kontrolsüz araç” NE GEZERMİŞ?! İyice bak, gözlemle ve gör ki; sorumlu şoför Ömer İplikçi trafik ışıkları, polis kontrolleri, uyarı levhaları filan takmaz olmuş; tekerlere birer kez dokunup havasını kontrol etmeden araca binmeyen adam (görmemiş olmam bunu yaptığına emin olmama engel değil!) direksiyonu dönmeyen freni tutmayan araca seninle atlamaya karar vermiş. 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER