“Ozan’a bir şey olursa bende kendimi öldürürüm Cihan!”
Tek bir cümle, tek bir haykırış… Aslında tüm bölümü
özetliyor.
Nasıl bir insan olursan ol, nerede yaşarsan yaşa söz konusu
çocuğun olunca hiçbir şeyin önemi kalmıyormuş. Kendinden başka kimseyi
önemsemeyen, bencillikte sınırları zorlayan Dilara bile çocuğuna zarar gelince
bu cümleyi kurabiliyormuş…
Dilara’ya bu cümleyi kurdurabilecek kadar kötü ne
yaşanmıştı? Gelin Paramparça 45.bölümün en başına gidelim. Ozan uzun zamandır
annesinin hayatında biri olduğunu biliyor ama kim olduğunu öğrenemiyordu.
(Aslında Candan’a ne gerek var, bir gece takip etse öğrenebilirdi.) Sanırım
annesine bu ilişkiyi konduramadığı için öğrenmek de istemiyordu. Candan’ın
sinsi planları sayesinde sonunda Ozan annesinin hayatındaki kişinin Harun
olduğunu öğrendi. Onları beraber gördüğü zaman verdiği tepki çok normaldi. Bir
kere çocuğun güvendiği dağlara kar yağdı. Dilara’nın hayatındaki kişi bir başkası
olsa belki zamanla yumuşardı ama şimdi hem kendisine abi gibi yaklaşmış üstelik
babasının eski arkadaşı hem de babasının can düşmanı. Ozan bu ilişkiyi hayatta
onaylamaz.
Kötü olaylar hep üst üste gelir ya Ozan da o gece tam olarak
kötü olaylar girdabına kapıldı. Annesine olan siniri patlamaya hazır volkan gibi
yükseldikçe yükselirken yanındaki kadına şiddet gösteren bir adama denk geldi.
Tüm hıncını da adamdan çıkardı. (Ellerine sağlık işte tam babasının oğlu!)
Bunun gibiler hak ettiği cezayı bulsun artık!
Meğer o kadınında bir hikayesi varmış herkes gibi. Her gün
gazetelerin 3.sayfasında okuduğumuz, bazen sokakta bazen yan komşumuzda şahit
olduğumuz bir hikaye. Kadına şiddet!
Belki Ozan o gece kadını kurtarmasa ertesi sabah gazetede
okuduğu haberlerden biri olacaktı. Ancak her zaman insanın karşısına Ozan
gibileri çıkmıyor. Sokakta böyle bir şiddete şahit olan kalabalıktan kaçı olaya
dahil olurdu? Sesleri duyan komşular bile kapıdan şöyle bir kafasını uzatıp
baktıktan sonra karı koca arasına girilmez düşüncesiyle hiçbir şey olamamış
gibi hayatlarına devam ediyorlar. Gördük ki komşular kadına acısa bile hiçbir şekilde
araya girmiyorlarmış. Aslında şiddet eğilimi olan birisini kim kolay kolay
karşısına alır? Üstelik evinde seni bekleyen bir ailen varken. Anlayacağınız
iki yolun da sonu kötü. Bu bölümü anneannem ile beraber izledim. Ozan’ın o
kadını kurtarmasından hastaneye kaldırılmasına kadar geçen süre içinde
anneannemden gelen eleştirileri şu kenara iliştiriyorum. “Ozan’ın gece gece
dışarıda ne işi varmış? O ne karışıyormuş? Elin kızından ona neymiş. Ayrıca
kızın evinde kalınır mıymış? Ne gereği varmış.” Kısacası Ozan vurulmayı sonuna
kadar hak etmiş. Buyurun size 84 yaşındaki anneannemin gözünden ülkenin bir
özeti…
Gelelim Ozan komadayken yaşananlara…
Lütfen bir sonraki sayfaya geçiniz.
*William Shakespeare, Sonnet 58