Açıkçası ara
bölüm olayından pek hoşlanan biri değilim. Şu karakteri biraz daha yakından
tanıyalım diye o karaktere bir bölüm adanmasını da doğru bulmuyorum.
Tanıyacaksak hikayenin içinde tanıyalım arkadaş. Azarlamak gibi olmasın ama bir
şeyler yolunda gitmemeye başladı Limitless’da.
Öncelikle
affınıza sığınarak söylüyorum; FBI vs. CIA olayı çok klişe, değil mi? Ortalık
iyice polisiye dizisine döndü. Ve ben de dahil sağda solda yorumlarını okuduğum
Limitless seyircisinin çoğu bu konudan şikayetçi. Eğer siz her hafta yeni bir FBI davası bulur, 40 dakika kovalamaca ile vakit geçirtir ve sonunda da davayı
Brian’a çözdürürseniz, biz de buna polisiye deriz. Bu konuda ben de
şikayetçiyim sevgili okur, daha fazla derinlik istiyorum.
İki güzel kadın arasında kalınca Finch.
Az önce
bahsettiğim tek bölümde karakter gelişimine şahit olma mevzusu tahmin edersiniz
ki direktör Naz ve ajan Boyle ile ilgiliydi. Evet, “When Pirates Pirate Pirates”
bölümü Naz merkezli bir takım olaylara sahne oldu. Naz’ın Ava adında yüksek
lisans öğrencisi dünya güzeli bir kızı varmış, evi kale gibiymiş, ayrıca
medikal kayıtları Washington D.C.’ye ulaştırmayarakbir süredir
Brian’ın arkasını kolluyormuş. Ne güzel. Ama işin içine korsan falan karışınca açıkçası
diziye karşı olan ciddi yaklaşımımı kaybettim. Korsan ne yahu? 2015 yılının son
demlerinde Kuzey Çin Denizi’ndeki korsanlara kadar düştük mü? Bir de hikayeye
inandırıcılık katmak için – yemin ederim hala anlam veremiyorum – iki yeni karakter ile tanıştırıldık: Terörist Felix
Durmaz ve Ava’nın kuzeni Mitra. Gerçekten Birleşmiş Milletler
gemisini Kuzey Çin Denizi’nde korsanlar kaçırsa üç kişinin haberdar olduğu bir
konu olarak mı çözülür? Diplomatik kriz sebebi. Azıcık realite bekliyorum.
Biraz şikayet
etmiş olabilirim, evet. Ama bu demek değil ki, Brian ve Rebecca arasındaki
ikili ilişkiyi sevmekten vazgeçtim. Karşılıklı iyi huylu bu ilişkinin sonucu ne
olur kestiremiyorum ama Brian destek amaçlı Ava’nın elini tuttuğunda – sadece
bir saniye sürdü – Rebecca’nın bakışına caps yapmasak mı? O bakış kıskançlığın
vücut bulmuş haliydi çocuklar.
Bu arada, fark
ettiniz mi bilmiyorum ama, Mike ve Ike’ın birbirlerinden ayrıştığını görmeye
başladık. Geçen haftaki bölümde Mike’ın Brian’ı pek de umursamadığını
görmüştük. Bunun aksine, Ike ise gerçekten Brian ile takılmaktan hoşlanıyor
gibi gözüküyor. Her şey bir yana, Brian, Eddie Morra’dan aldığı ekstra NZT’leri
Rebecca’ya nasıl açıklar bilmiyorum ama gelecek hafta kesinlikle bu konu
üzerine yoğunlaşacağız. Tanıdığımız Rebecca “he he” deyip geçecek ya da bunu
unutacak bir insan değil çünkü. Brian ve Ava arasında bir şeyler olabilir.
Naz’ın da bu konuda bir endişesi yok gibi gözüküyor. Ya da Ava’yı bir daha hiç
görmeyebiliriz, oldukça yüksek ihtimalle.
I would screw Mike and marry Ike!
Haftanın
Komikliği: Bu köşeyi unutmadık, değil mi? Bu hafta hem izlemekten keyif aldığım
hem de gerçekten güldüğüm sahne Brian ve Rebecca’nın zaman geçirmek için “Screw-Marry-Kill”
oynamasıydı. Kill Finch. I would definitely kill Finch!
Haftaya görüşmek
üzere...