"Maşallah" dediğimin üç gün yaşamadığının kanıtı olan bir bölümle ekrandaydı bu hafta Kara Ekmek. Oysa ki her şey ne kadar da güzeldi geçen hafta. Hikayenin güzel açıldığını belirtmiştim ama hemen ardına da sıralayıvermiştim, hikayeyi bu kadar geç açmanın giden seyirciyi döndürmekte yetersiz kalacağını. Hızla düşen reytingler paniğe, panik ise tempo artırmak adına yazılan ama aslında hiç bir şey anlatmayan bölümlere sebep oldu. Dün akşamki bölüm tam olarak bunun ispatıydı. Hikaye dördüncü kez el değiştirdi an itibariyle. Bunun neyi işaret ettiğini hepimiz biliyoruz. Her gelen ekip hikayeyi 'kendince' doğrultmak adına adımlar atacak, biz de arada oluşan o dipsiz boşluklarda kaybolacağız. Nitekim öyle oldu. Dün izlediğim bölüm hiçbir şey anlatmayan, yeni senaristlerin ısınma turunda olduğu sıradan bir 'arkası yarın' tadında yazılmış bölümdü. Yoksa Yeşilçam öykünmelerinin başka bir açıklaması olamaz.

'Ablam sendeki bu saflığı kullanıp da nasıl nikah masasına gitmemiş anlamıyorum Çetin' by Bade
Bade'nin 'Ben senin yıllardır görmediğin kardeşinim.' gibi Yeşilçam'ın en temiz ilk üç klişesinde zirveye oynayan girişinin Asiye tarafından nasıl karşılanacağını hepimiz biliyorduk. Keza Çetin tarafından da. Yalnız Bade'cim her repliğinin ardından gözlerini kısıp her an bir iş çevirecek gibi bakarsan iki güne kalmaz yalının kapısında buluverirsin kendini.
İlk dakikalarında herkesin bildiğini, herkesin bildiği şekilde anlatan yazar ekibi çok farklı bir tat tutturduklarına inanmış olacaklar ki Yeşilçam rüzgarlarını Pervin'in başına da musallat ettiler. Musallat diyorum çünkü bunun bir sürü klişe hikayelere sebep olacağını ve bizi bıktıracağını adım gibi biliyorum. Ali ve Pervin'e farklı alan açmak onları mahalle bölümünden ayırarak tamamen farklı bir alanda hikaye yazmak kabul edilebilir, hatta altı doldurulabilirse ayakta alkışlanacak bir hareket ama bu şekilde değil. Pervin'in, 90'larda gazinocu ağabeyler tarafından keşfedilen 'büyük ses' klişesinin günümüze bire bir uyarlanma hikayesinin size kazandıracağı tek şey 'olabilecek en sıkıcı konu bağlama' kategorisinde Oscar almak olur.
'Yine maceradan maceraya koşarken vuslat yapamadık' by Çetin
Asiye ve Çetin ise bildiğimiz gibi. Kendileri Türk Dizi Tarihi'nin "en çok yan yana gelen esas çifti" olarak kırdıkları rekoru "hiç bir ilerleme kaydedemeyen çift" olarak da kıracaklar; az kaldı. Asiye'nin ilk bölümler için farklı gelen mahalle ağzı veya kamyon arkası derlemeleri (ne derseniz deyin) iyiden iyiye göze batmaya hatta sıkmaya başladı. Öyle ki bu aforizmalar olmasa karakter konuşamayacak, iki kelimeyi bir araya getiremeyecek hale geldi. Karakoldan arabayla döndükleri sahneyi bir kez daha izlemeniz neden bahsettiğimi anlamanıza yardımcı olacaktır. Çetin'in zamanla Asiye'ye benzemesi ona olan aşkının büyüklüğünden demiştim. Demez olaydım çünkü bu durum da benzemekten çok karakterin 'karakterini' kaybetmesi yoluna girmeye başladı.
Neyse ki Hale var. >>>