Can simidim, hikayeyi izleme nedenim Hale ise hala ne olduran ne öldüren cinste sahnelerde can çekişiyor. "Ya salıverin kadını hikayenin içine, adamakıllı izleyelim ya da öldürün en azından bu kadar olmamasına bir sebep bulalım. Karadul gibi erkek avcısı haline getirdiniz karakteri" demiştim. Yeni senaristler sesimi duymuş olacak ki (sen çok yaşa karma) Hale girebileceği en kestirme ve en etkili yolla girdi oyuna. Bade'nin oyununu Asiye söyler mi ? İşte o bir sonraki sayfada cevaplayacağınız müthiş bir soru ^.^
Sataşacak kimseyi bulamadım sana geldim kızım
Salim'in büyüklüğü hiç fark etmeyen her türlü depremde ''karşındakini suçlama-etrafa inanma-kendine çekiliş ve olabilecek en büyük zararla kapanış'' evrelerine alıştım. Orada da hiçbir farklılık yok. Ama bu işler meyhaneye gitmektense iki rekat namazla daha güzel çözülür gibi. Bunu bir düşünün... Salim'in Asiye'yi evden kaçıran ve aslında tüm hikayeye çıkış sağlayan tutumlarından büyük ölçüde vazgeçmesi, küçük kızına aynı şekilde davranmamaya çalışması karakterin değiştiğine ve senaristlerin attıkları adımı unutmadıklarına dair umut veren tek şey..
'Çantayı da getirmiş kesin kalıcı bu' by Aslan
Mine için bir kaç bölümdür doğru düzgün bir şey yazamıyorum çünkü yazılacak yeni bir şey yok. Ama son bölümlerde yaşananlara şöyle bir bakarsam, Mine tek başına katlanılmaz olduğundan ve ilk bölümlerde ki 'cool' tavırlarından oldukça uzak sularda salınan Aslan gittikçe silikleşmeye başladığından birleştirildiğini düşündüğüm ikilinin bu yeni hali bize farklı ne sunabilir bilmiyorum. Ama "Aslan'ın hikayedeki yeri gerçekten bu muydu" diye sormadan da edemiyorum. Kaybetmenin insanın gözünü kör ettiği doğru. Ama ablasına zarar veren ve dahi çocuğu üzerine oyunlar kuran bir adam için herkesi karşına alması Mine için bile fazla.
Karakterleri hikayenin evreninde değerlendirmek en başından beri titizlikle yapmaya çalıştığım şey. Günlük hayatta 'asla' dediklerimin hikayedeki karakterlerin başına geldiğinde içinde bulundukları şartları ve senaristin en başında kurguladığı karakter-kusur dengesini göze alarak 'aslında şöyle de olabilir' şeklindeki yorumlamam hep bundan. Ama böyle uzun soluklu projelerde meydana gelen senarist değişikliklerinin karakterleri sürekli ve tutarsız bir değişikliğe ittiği de bir gerçek.
Mine ve Asiye arasında bir çatışmanın sinyalleri ilk bölümlerden itibaren verilmişti ama onca bölüm hikayenin diğer taraflarına çalışıp iki bölümde aniden bu tarafta çatışma yaratmak, büyük sahneler yazmak ve bunun izleyicide karşılık bulmasını beklemek olmaz. Çünkü Mine an itibariyle yaşadıklarıyla Asiye'ye sırt çeviremez. Sevgiye bu kadar aç bir insanın kırıntısını gördüğü yerde yelkenleri suya indirmesi bir nebze mantıklı olabilir ama gözünü bu kadar karartmak için henüz erken. Ve hala Aslan'ın Mine'yi geçekten sevdiğine ikna olmuş değiliz.
Şimdilik bu kadar, hayde sağlıcakla...