Kiralık Aşk'ın götürdüğü yere uçuyoruz, bir daha!

Kiralık Aşk ile olan sınavına sıkı hazırlananlarımız var! Duyurulur! 

Sertab Erener’in “İncelikler Yüzünden” diye bir şarkısı vardır hani.. “Ben bu yüzden, incelikler yüzünden belki daha çok üzüldüm..” der bir yerinde.. Omer de, kalbini fanusa koyan, incinmemenin çaresini prensiplerle, kendince doğrularla çevrili bir gizli bahçede saklanmakta bulan, hayati iniş çıkışları, acıları sevinçleriyle yüreklice yasamak yerine, iş, sevdiği kitaplar, müzikler ve anılara gömülerek yaşamayı seçen her insan gibi deneyimleyecek o parçalanmayı, dağılmayı ve nihayetinde değişimi. …Ve sonunda küllerinden yeniden doğacak, Defne’siyle… Defne de değişiyor, buyuyor, bugüne dek etrafına çizdiği çemberlerin dışına cesaretle ilk küçük adımlarını atıyor, ama ben de Ömer’in değişim hikâyesini daha önemsiyorum ve merak ediyorum. Ve ekran başında daha çok gergin dakikalara mahkûm olacağımız gerçeğine rağmen, artık kendimi senaristlere emanet edip, isin tadını çıkarmayı planlıyorum. Hadi bakalım :)
AyşeGül

Bu diziyi izlerken Koriş’in deyimi ile Ömer’i buzdan bir çeşmeden bir alev sarmalarına Defne’yi hiç bilmediği bir duygu coğrafyasına sevk eden aşk denen bu muazzam hissin değişim gücüne hayran kalıyorum. Peki, bu his neden bu denli önemli, bu denli hem yapıcı hem yıkıcı diyorum… Zihnim bana “çünkü aşk bize var olduğumuzu gösteren en güçlü şey” diyor. Dahası, bir başkası ile birbirimiz için dünyadan öte bir dünya var ediyor olabilmenin verdiği o muazzam değerli oluş ve değerli görüş hali. Bu yüzden galiba bu kadar korkuyoruz gerçekler ortaya çıkınca bizimkilerin düşeceği durumlardan. Çünkü gelirken bir şey olarak gelen aşk giderken her şey olup gidiyor. İşte bundan sebeple Ömer bu güne kadar Defne’siz yaşamış olabilir ama Defne’li bir hayatı tadıp gören Ömer Defne'siz artık eski Ömer olamaz.
huni ile gezen

Aşk aşk aşk! Kiralık Aşk! Sen yine nelere kadirsin!? Bak evinde Cuma akşamları "P-T-T" niyetiyle koltuğuna gömülen izleyiciden yazarlar şairler çıkardın!

Bu bizim Ömer Defne’nin bu safoz hallerini sevdi, âşık oldu. Her durum bu yola çıkar ve Omer hep Defne der. Bir an gelir biriyle tanışırsın, o ne derse desin kanadın kolun o olmazsa çalışmaz. Aşk aşk aşk, nefes aldırmaz… Bu insan bile bile yanar… Koskoca şirket sahibi asistanına aşık olur, onun eve kurstan dönmesini bekler, yemek yapar, yani hem de porcini mantarlı!!!! Yanında Rossiniii!!! Duygu diyor duygu, aşka özlem daha nasıl anlatılır ben bilmiyorum. 
biraşık

Ömer bir de “tercihlerimiz bizi biz yapar” demez mi... “Neden ben?” diyerek kendinin farkında olmayan Defne’yi seven, Defne'yi tercih eden Ömer ;)
asu

Ve o son sahne… Sevecek taraflar bile bulabiliyoruz çünkü bu da Kiralık Aşk sevdamıza dâhil! 

Bölümlerdeki müzik seçimlerine kim karar veriyor, bilinçli olarak mı seçiyor bilmiyorum, ama bu bölüm sonundaki şarkı daha doğrusu arya beni çok ama çok etkiledi. Henry Purcell'in "Dido ve Aeneas" operasından bir bölüm bir ağıt, "When I am laid in earth" (Dido's lament). Sözlerini de yazayım tam olsun: 

"ellerin, ruhun, karanlık beni gizliyor
göğsünde dinleneyim
toprağa öylece uzandığımda
tüm hatalarım, senin göğsünde, usulca, zararsızca
duracaktır öylece
beni hatırla, beni hatırla
ama hayır, kaderimi değil beni hatırla."

Defne'yi en iyi anlayabildiğim bölüm bu oldu sanırım, o çaresizliğini ve kaderinden kaçamayacağını. Ve kendisi için en çok üzüldüğüm bölüm de bu oldu (hediyesini Yasemin'e teslim ettiği bölüm hariç).Dizinin senaristi Meriç Acemi röportajında Ömer karakterinin kendisini tanımladığına benzer şeyler ifade etmişti yanlış anlamadıysam. Benim düşünceme göre herhalde bu hikâyenin karşı tarafındaki Defne karakteri de biz oluyoruz seyirci olarak, yani hataları veya yanlış seçimleri olan gerçek hayattaki biz... Belki de bu yüzden günahsız olan için değil çaresiz olan için daha çok üzülmeliyiz.
Elif


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER