Kiralık Aşk’ın sadece izletmekle kalmıyor. Hatta düşündürtmekle, içselleştirmekle ve sonunda yazdırmakla da kalmıyor. Bu dizinin yarattığı kollektif bir bilinç var; ve bu bilinç bir ruhtan diğerine doğru akıyor, besliyor, büyütüyor ve derinleştiriyor.
Biz Defne ve Ömer her baş başa kaldıklarında neden Ömer’in kültür birikimini izliyoruz. Defne zavallım bir şeyden haberi yok, serseme donuyor kızcağız .Bu ilişki neden hep Ömer’in iyiliği, yakışıklılığı, kültürü, sanatçılığı, cool’ugu, karizması, dürüstlüğü en enleri üzerinden gidiyor. Ömer’i bu kadar yükseltip Defne’den nefret ediyoruz. Bir kerede Ömer baksın defne nasıl, nelerden hoşlanıyor.. Tek merak ettiği ev hali miydi? Bu kız ne okumuş ne yapmış dimi ama?
Derya Koşan
Dizi bizi entelektüel semalarda dolaştırıyor demiştik bir süre önce. Ben, Ömer ya da Defne diye ayırmadan dizi de atıfta bulunulan, hatırlatılan tüm güzelliklere beni etkilediği oranda gitmeye çalışıyorum dizinin ardından. Diziyi izleme nedenimde biraz bu itiraf ediyorum. Başka Türk dizilerinde çokta görmediğimiz güzel göndermeler bunlar. Bu açıdan Meriç hanıma teşekkür etmek isterim.
Hatta dün bu filmi ararken Fellini filmlerini seven eşime bir şey sorduğumda, dizide bu filmden bahsediliyorsa o dizi çok uzun sürmez diye bir yorum yaptı:) Bence bu güzelliklerin keyfini sürelim derim.
Havuz kenarında birlikte yıldızlara bakarken Defne'nin söylediği "Ya eşsizsek, ya koca evren hepimizi eşit derecede seviyorsa, ya hiç birimizin hayatı diğerinden daha önemli değilse…" Bence dizinin en en en güzel sahnesi ve en güzel sözleri buydu. Ve onu dile getiren de Defne. Hiç birimizin birbirimizden farkı yok. Hepimiz eşsiziz. Ömer, aramızda şanslı olanlardan İtalya'da üniversite okuma şansı bulmuş ve bu ona oradaki kültür ile yoğrulma fırsatı vermiş. Onun kültürel birikimi doğrultusunda diziye katılan güzellikleri merakla bekliyorum ama Defne'nin kalbi ve yıldızlara bakarken söylediği bu sözcükler beni en etkileyen sözcükler. Hıç birimizin hayatı diğerinden daha önemli değil doğru sevgili Defne. Bu açıdan seninle Ömer arasındaki ilişki beni bu kadar ilgilendiriyor. Aranızda fark varmış gibi görünüyor ama olmadığını bu yakıcı aşkın içinde bir olduğunuzu görüyoruz.
Bir gün "Dünyanın en kötüsü olsan da yine seni severim" demişti anneanne. Anneanneyi biraz huysuz biri gibi çiziyorlar ama bu kadar koşulsuz seven, sizin bahsettiğiniz "insanın ruhu hastalanmadan bedeni hastalanmazmış" sözünü Defne'ye öğreten anneanneye sahip olmak Defne için büyük şans olmuş. Bu sözlerde Anadolu'da söylene söylene gelen kalplere işlenen ve onu alabilen kalplere aktarılan bir bilgi var. Şimdi aklıma Ömer'i ilk gülerken görünce, insanın ruhunu sadece gülerken görürmüşüz, ben de şimdi sizin ruhunuzu ilk kez görmüş oldum demesi de beni etkilemişti.
Evet, Defne kendindeki cevherin farkında değil. Hep aklına Neriman'ın söylediği "Sen kim Ömer kim" sözü geliyor ya, bu konuyu düşünürken küçükken Çıralı sahilinde yıldızlara bakan Küçük Defne'yi hatırlamasını ve kimsenin birbirinden farkı yok, biz eşitiz, Ömer bana bana âşık diye düşünmesini istiyorum.
Ayşe
Beni de diziye bağlayan o sahnedir. Ve müteakip bölümlerdeki Iso-Defne konuşmaları, Defne'nin Ömer’e "ruh hastalanmadan beden yatağa düşmezmiş'" demesi vs. Defne'ninki akıldan değil kalpten süzülen bir bilme durumu. Kadınsı, daha doğal, insanın başlangıcına kadar giden kadim bir öğreti, kadından kadına gecen... Sezgisel ve kalpten oldukları için de bu tur bilgiler her zaman doğrudur ve çalışır.
Ama Defne tıpkı güzelliğinin farkında olmadığı gibi bu sıra dışı derinliğinin de farkında değil. Doğal ve sezgisel olduğu, uğraşılıp öğrenilmiş bir şey olmadığı için büyük ihtimalle. Ömer de onun bu tarafına tutuldu asıl. Yoksa güzel kadın çok etrafta... Ömer’e gelince, onun gibi, sanat, edebiyat ve sinemayla özel bir ilişkisi olan, kendini sevdiği eserlerle bütünleyen ve tanımlayan içe donuk insanlar, hayatlarına dâhil ettikleri insanları da doğal olarak o yoldan içeri almaya başlarlar. Defne de kapalı kutu Ömer’i merak ediyor, o çok düşkün olduğu kitaplarından, dinlediği müziklerden, sevdiği filmlerden anlamaya, çözmeye çalışıyor iste. Omer de Defne'yi deli gibi merak ediyor ama Defne o kadar sıradan görüyor ki kendini, anlatmaya değecek bir şeyi olmadığını düşünüyor. Ama zaten onunkiler anlatılacak şeyler de değil bence, konuşmuyor, yapıyor çünkü. Hani çiçek sulama sahnesi, Ömer’e aldığı doğum günü hediyesi, büyükelçiliğe yolladığı su börekleri...
AyseGul