Galatasaray - Atletico Madrid: Perşembenin gelişi!

Galatasaray - Atletico Madrid: Perşembenin gelişi!
Maç üzerine yazılacak çok bir şey aslında yok. Bu maç geride bıraktığımız 4-5 aylık zaman diliminin özeti niteliğinde.

Maçtan başlayalım. Şampiyonlar Ligi’nde Atletico Madrid ile maça çıkıyorsun ve tribünlerin yüzde yüzü dolu değil. En ucuz biletin 150 liradan satıldığı, taraftarın aylardır boş laflarla uyutulduğu bu döneme rağmen stada gelen taraftar 2-0’a karşın seni son dakikaya kadar destekliyorsa söylediklerine kulak vermek zorundasın. Şampiyonlar Ligi'nde mücadele eden bir takımsanız ucuz hatalar, çoğunlukla pahalıya mal olur. Hakan Balta, yıllardır işini çok iyi yapan bir profesyonel. Sen Hakan’dan Melo’nun bölgesinde iş yapmasını bekleyemezsin. Bunu bilmek için futbolu çok bilmek gerekmiyor. Seni geçen sene şampiyonluğa götüren en önemli oyunculardan biri olan Yasin’i yedek oturtmak ise başlı başına bir hata. Sayfalarca taktik konusunda eleştiri yazılır fakat bugünümüzün konusu bu olmamalı. Kulüpte herkesçe görülen bir yönetim sorunu var. Hal böyle olunca herkes hata üzerine hata yapılıyor. Galatasaray, dün itibariyle uçurumun kenarına gelmiştir.

Buraya nasıl geldik?


Takım zorluklardan gelmiş, şampiyonluğu alarak 4.yıldızı ülkede ilk defa takan takım olmuşken birlik olarak daha da ileriye gitmek varken camiada kenetlenmeyi bitirmek zor işti, başardılar. Domino taşının ilk hamlesi 4.yıldızın mağazacılığa yansıyamaması oldu. Dünya üzerinde yoktur ki, bir takım şampiyon olmuşken (ve bu şampiyonluk çok özelken) onu mağazacılık üzerinden değerlendiremesin. Ürün çıkartamazken, çıkarılan ürünler ise ‘paint’ ürünü olurken taraftar buna rağmen mağazalara koştu. Bu sefer ne oldu dersiniz? Ürün yok. 4.yıldızlı forma beklerken 3.yıldızın üstüne bir yıldız şeklinde sunuldu bu sefer de formalar. Üzerine ise bunu biz istedik şeklinde "trajikomik" ifadelerle bizlere söylendi. Taraftar yine her şeye rağmen formalara koştu, satın aldı. Transfer döneminde ne oldu? Kısa bir özet geçmek istiyorum çünkü cümlelere indirgenemeyecek kadar rezaletlere şahit olduk. Galatasaray’ın geçen sezonunu izleyen her insan takımın eksiklerini görürken ve yeni yönetimimizin ilk açıklamalarında "Yıldızlar alacağız." ifadeleri bulunması sonucunda taraftar haklı bir beklentiye girdi. Sırasıyla "Salı açıklanıyor, yıldızlar geliyor, kimse merak etmesin." gibi cümlelerle (Bu cümleleri herkes benden daha iyi biliyor.) taraftarı aylarca uyuttunuz. Üzerine bu takımın Avrupa Ligi'ne ve Süper Lig'e yeterli olacağını söylediniz. Transferin son günü, takımın senelerdir dinamosu Melo’yu sattınız ve yerini dolduramadınız. Melo veya herhangi bir futbolcu tabii ki satılabilir fakat bu hamle, transferin son günü yapılmaz. Haziran ayında bir plan çizilir ve ona göre hareket edilir. Kaldı ki Melo'nun yerine oynatabileceğin tek adam olan Dzemaili'yi takımdan gönderiyorsun ve maaşını da sen ödüyorsun. Bu hamleleri yapacak ben dünyada bir kulübün olduğunu düşünmüyor(d)um. Bunları bilmek için Galatasaray’da çalışan bir profesyonel (!) olmamıza gerek yok.Yaptığınız tek transfer Grosskreutz’u ise dünya futbol tarihinde belki eşi görülmemiş bir skandal ile ocak ayına kadar oynatamama cezası aldınız. Hamza Hoca'yı basına, taraftara karşı yalnız bıraktınız. Sahi, siz konuşmaktan başka ne yaptınız?

Şimdi yönetime seslenmek istiyorum: Ülkenin tek Şampiyonlar Ligi temsilcisi ve 4.yıldızlı takımı hala sponsor bulamamışken, taraftar ile köprüler yıkılmışken, söylenilen lafların hepsinin içi boş bir balon gibi olduğu ortaya çıkarken siz ne yapıyorsunuz? "4 ayda bir kulüp nasıl yönetilemez?" olarak bir tez çıksa dünyada kabul görecek icraatler ortaya koydunuz.

Yol yakınken, taraftarın bardağındaki son damlada taşmışken söyledikleri sese kulak verin ve kulübü yönetebilecek kişilere devredin. Perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir derler ya bugünlerin geleceği belliydi. İkinci bir Perşembe gelmeden siz bu Çarşamba o sesleri dinleyin derim.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER