Çoğumuz Barış Atay'ı Gezi sürecindeki politik duruşuyla tanıyoruz. Oyunculuğundan ziyade Atay'ın bu muhalif mizacıyla sivrilmesi belki de sosyal medyanın hayatımızdaki yerini daha çok belirtiyor. Doğal olarak bu filmi izleyecek olan pek çok seyirci de Atay'ın Gezi'de sergilediği duruşunun filme ne derece yansıdığını merak ediyor. Ya da arka planda 80 Darbesi de olduğu için acaba bir şekilde hükümeti taşlayan bir alt metin var mı, gibi soruların cevap bulmasını istiyor.
Eksik, salt 80 Darbesi'ni konu alan bir film değil. Bu film, 80 Darbesi'nin bir aile üzerinde bıraktığı derin yaraları işleyen ve buna da günümüzle köprü kurup sosyolojik açıyla bakan bir film. Barış Atay'ın bu ilk yönetmenlik denemesinde de bazı sinemasal aksaklıklar ve hikayenin bir noktasından sonra başka yönlere savrulan yan senaryo gibi eksiği olan unsurlara rağmen vermek istediği duyguyu iyi bir şekilde seyirciye yansıttığını görebiliyoruz.
Bunun ilk nedeni Barış Atay'ın soğukkanlı davranıp ajitasyon içerikli sahnelere olabildiğince yer vermemesi. Aslında 80 Darbesi'nden sonra dağılmış bir aile var ortada. Ve bu aileyi en can alıcı yerinden sakatlayan da hem fiziksel hem de zihinsel açıdan engelli ve zor bir karakter olan Devrim var. Devrim'i, özellikle son dönemlerdeki Türk Sineması içerisinde incelersek melodramlarımızda sıkça rastladığımız ve ajitasyonun en yoğun kullanılabileceği karakterlerden biri. Haliyle Devrim'in acılar içerisindeki kıvranmaları, bağırmaları ve yakarışları düşünüldüğünde 'Eksik' bir gişe filmi olarak görülebilir. Zira Devrim'in o sahneleri ağlatmaya müsait. Ancak Barış Atay, bunu yapmamaya özellikle özen gösteriyor. Oradaki acıyı çok daha kalın çizgilerle çizip müziğin ses seviyesini daha da arttırıp, uzun süren yakın çekimlerle klişe bir duygu sömürüsüne soyunmuyor. Haliyle de o acıyı sinema tekniği açısından son derece dingin ve sarsıcı bir şekilde aktarıyor bize Atay.
İkinci neden de Barış Atay'ın canlandırdığı karakterdir. Şöyle söyleyeyim, Barış Atay'ın canlandırdığı Deniz karakterinin bildiğimiz Barış Atay'la pek bir alakası yok. Çünkü Deniz son derece apolitik, suya sabuna dokunmayan, pervasız ve hayata her seferinde lanet okuyan biri. Hal böyle olunca da aslında Deniz üstünden yapılan karakter çalışmasında 'Derin Türkiye' eleştirisi yapılıyor. Barış Atay'ın karakteri, hala aynı zihniyette devam eden 'Birkaç ağaç için', 'Gezi bir hataydı' ya da kabaca 'politik olmanın ne gereği var' gibi vahim vaziyetlerin eleştirisini yapıyor bir yerde. Zaten 80 darbesindeki Kenan Evren'in 'onlar anarşist' söylemiyle günümüze geçilen sahnelerde, Recep Tayyip Erdoğan'ın 'onlar terörist ve ateist' söyleminin, hemen hemen paralellikler taşıması aslında bu kafa yapısının sırf Gezi'de değil 80 darbesinde de hakim bir bakış açısı olduğunu ileri sürüyor Atay.
Ve üçüncü neden keza filmin de sürükleyici yegane unsuru olan oyunculuklarda. Başlarda Şebnem Sönmez, Bülent Çolak ve özellikle Uğur Polat'ın teatralliğe meyleden performansları biraz eğreti durmaya başlıyor açıkçası. Biliyoruz ki bu oyuncuların kumaşı tiyatro. Yani kötü bir oyunculuktan bahsetmiyorum ama sinema tekniği açısından eğreti duruyor. Ama Deniz'in yaşadığı kırılma noktalarından dolayı da hikayenin de karakter ve oyunculuklarla daha ayakları yere basan bir yapıya büründüğünü görüyoruz. Bunun en önemli tezahürü Barış Atay- Nur Sürer- Özgür Emre Yıldırım arasındaki kompozisyonda. Gerçekten o acıyı ve bazı duyguları son derece rollerinin de dengesini iyi ayarlayarak o kadar güzel aktarıyorlar ki seyirciye... Özellikle de Özgür Emre Yıldırım (Devrim) gerçekten rolünün hakkının fazlasını veriyor. Yani bir Amerikan yapımında rol alsa kesin Oscar'ı kapardı o derece.
Son tahlilde, Eksik bence izlenilmeli ve bazı detaylar açısından da benimsenmesi gereken bir film. Evet dramatik yapının ikinci yarıya doğru biraz sarktığı ya da Deniz karakterinin bazı sahnelerde aşırıya varan çıkışları filmin eksilerinden ama bu kesinlikle filmi baltalayan unsurlardan değil. En büyük artıysa filmi izleyen seyirciyi 80 darbesini yaşamış/yaşamamış fark etmeden içine alabilmesi. O karakterlerle ve olaylarla seyirciyi bütünleştirip belli başlı duyguları empoze ettirmesi. Bu konuda başta Barış Atay olmak üzere tüm ekibi kutluyorum. Ve bu tür filmlerin ne festival ne de gişe kaygısıyla hem sinematik hem de duyguları aktarma açısından çoğalmasını umut ediyorum.
Filmin Notu: 3/5
NOT: Barış Atay'ın Gezi ile ilgili duruşunu zaten biliyoruz ama filmde de buna benzer mesajların yer alıp almadığını merak edenler, Deniz'in karanlıkta yürüdüğü kısa bir plan sekansın içerisinde yeralan duvar yazılarına iyi baksınlar.
*Filmin pek çok dokunaklı sahnesi mevcut ama beni en çok etkileyen, Barış Atay'ın filmi ithaf ettiği kişilerdi.
*Deniz ve Dilek arasındaki aşkın üstüne çok düşülmesi ana meselenin önüne geçiyor. Bu da seyircinin filme olan konstrasyonuna asgari açılardan zarar veriyor. (Toprak Sağlam da iyi bu arada ama karakteri fazla derin değil.)