Hızlı ve Öfkeli 7: Onlar arkadaş değil aile!

Hızlı ve Öfkeli  7: Onlar arkadaş değil aile!
Sinemalarda

Alt kültür yaşamlardan beslenerek sinemada ‘araba yarışı tufanı’ anlamında patlamalar yaratan ‘Hızlı ve Öfkeli’ serisi, bu çizgisini 5.film olan Rio Soygunu itibariyle tamamen değiştirdi. Bu konjonktürde de hızlı arabaların yerini patlayan/parçalanan arabalar, heyecan ve aksiyon konusunda da yumruk ve tekmelerin konuştuğu sahneler aldı. Keza sadece filmin yapısı değil hikayesinde de belli başlı varyasyonlar oluşmaya başladı. Örneğin  başrolde Brian (Paul Walker) olması gerekirken prequel hikayeler vesilesiyle de tahtta Dominic Toretto (Vin Diesel) oturmaya başladı.

Yedinci filme geldiğimiz zaman, daha önceki filmlerini izlememiş olanlar hikayeye girmekte hiç zorluk çekmeyecektir. Çünkü film Toretto’nun kısa bir gezintisinden sonra önceki olaylara şöyle bir değiniyor. Önceki filmde kötü adam olarak gördüğümüz Owen Shaw’ın hakkından gelen ekip bu sefer onun abisiyle mücadele etmeye çalışıyor. Tabi bu abiyi oynayan da Jason Statham olunca işler o kadar kolay gelişmiyor. İntikam vesilesiyle Toretto ve ailesinin burnundan fitil fitil getirmek isteyen Ian Shaw (Jason Statham) için hiçbir şey önemli değil bu saatten sonra. Gözü hiçbir şeyi görmeden önce Toretto’nun ailesinin gözbebeklerinden Han’ın işini bitiriyor, dolayısıyla da ‘intikam Toretto’nun evini vuruyor’! Ancak her şey bununla sınırla kalmıyor. Başlarında başka bir Shaw belası varken kahramanlarımız (gökdelenden gökdelene atlayan, arabasını uçuruma yuvarlayıp da sapasağlam çıkan adamlara yarışçı diyemeyiz herhalde) dışarıdan hizmet maksatlı ‘Tanrı’nın Gözü’ adlı şifreleyici ve onun sahibi olan bir hacker’ın peşine düşüyor. Ve bütün bunların bağı o kadar karman çorman oluyor ki hikayenin yapısını neresinden tutarsanız tutun dağılıyor.

 İNTİKAM EVİ VURUYOR! (10 numara patlama sahnesi olmuş yalnız)

Zaten hikaye o kadar da önemli değil. Bu filmde önemli olan arabalar ve neredeyse sonu gelmeyen aksiyon tufanı. Şöyle söyleyebilirim ki, altıncı filmde Toretto’nun meşhur köprü sahnesine benzer, nereden baksanız 6 tane sahne var. Ve çok içten söylüyorum bu filmi izlerken en az 6 kere ‘OHA!’ demişimdir.  Testere ve Korku Seansı filmlerinden tanıdığımız yönetmen James Wan, bu hız kesmeyen serinin yedinci filminin direksiyonunun başına geçmiş ve yaklaşık 2 saatlik süresiyle vitesi olabildiğince düşürmemeye çalışmış. 360 derece pan hareketleriyle kamerasını bir sağa bir sola döndürten yönetmen, haliyle seyirciye de baş döndürücü bir aksiyon deneyimi yaşatıyor. Lakin bu filmin asıl oyuncakları olan arabalar ya birbirleriyle dövüştürülüyor (çarpıştırılıyor) ya da bir şekilde patlatılıp hurda haline getiriliyor. Onun dışında James Wan’ın yukarıda bahsettiğim baş döndürücü kamera tercihleri ve kendine has hamleleri bir yerden sonra o kadar kendini tekrar ediyor ki, film yormaya başlıyor. Özellikle ikinci yarıda bu tekrarla beraber aksiyon konusunda bırakın mantık sınırlarını aşmayı abartmaktan bile ötesine gidiliyor. Kelimeler kifayetsiz kalır o derece yani.

Ama hakkını da vermek lazım. James Wan, filme hakim olma konusunda hiç yabancılık çekmemiş. Serinin tarzını korumayı başarmış. Ki bu hususta da tüm arabaların uçarken ya da akla hayale gelmeyen akrobasik hareketler sergilediği sahneler için görüntü yönetmenlerini ve kurguyu yapanları ayrı ayrı tebrik etmek lazım. Bunun yanında tip’ten öteye gidemeyen oyunculuklar görsek de bu filme zarar vermiyor aksine daha da avantajlı hale getiriyor. Çünkü başta Vin Diesel olmak üzere seyirci aşina olduğu kahramanları görmek istiyor perdede. Jason Statham’ın önce Zor Ölüm tarzı bir atmosferde Dwayne Johnson’la kapıştığı akabinde de Vin Diesel’le sokak kavgası ettikleri bölümler cidden heyecan verici. Ayriyeten Tyrese Gibson’ın hayat verdiği Roman karakteri filmin mizah seviyesini yükselten sürpriz karakteri. Hatta benim nezdimde filmin yıldızı.

 Filmde çok azdı diyenlere inat, Hobbes gümbür gümbür geliyor!

Sanırım çok uzatmanın bir alemi yok. Hızlı ve patlayan arabalar, seksi kızlar, karizmatik ve de fiziği sağlam erkekler, bolca hoplama zıplama, yumruk, tekme, pat küt çat tuk….  Daha ne olsun? Ha şunu diyebiliriz, serinin hayranları sakın kaçırmasın. Seriden illet olan da uzak dursun hatta kaçsın. Şahsen ben de artık bu serinin kabak tadı verdiğini özellikle bu yedinci filmle iyice yolunu şaşırdığını düşünüyorum. O yüzden siz filme vereceğim nota takılmayın. İzlemek isteyen yine izleyecektir. İyi seyirler, bol keyifler.

 

*Finaldeki beş dakikalık ‘For Paul’ kısmı harbiden dokunaklı.

*Filmin olumsuz noktası bile olsa kimse takmayacaktır. Ama seriden hoşlanmayanlar ve yetişkinler şiddetli bir baş ağrısına hazır olsunlar.

 Filmin Notu: 2/5



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER