Son dönem televizyon dizileri arasında merkezinde
kurt adamlar olan çok az dizi var. Örneğin, Teen
Wolf gibi. Bunun bir örneği de Bitten
dizisi. Bu diziyi benzerlerinden ayıran ise hikâyesinin merkezinde bir kurt
kadın olması.
Odağında kadın hikâyeleri olan dizilere her zaman
bir şans verdiğimi yazmıştım. Bitten
dizisi Kanadalı yazar Kelley Armstrong’un roman serisi Women of the Otherworld’ten uyarlandı ve Elena (Laura Vandervoort) isimli
kurt kadının insan yaşamı ile kurt yaşamını dengelemeye çalışma hikâyesini ele
alıyor.
Ağzımı açarak gülmüyorum ki köpek dişlerim gözükmesin.
Serinin ilk bölümünde Elena’yı Philip (Paul Greene)
ile sevişirken görürüz. İki sıradan insanın aşk sahnesi gibi görünen şey, Elena’nın
sevişme sırasında dönüşmeye başlamasıyla değişir. Dönüşümünü kontrol altına
alabilmek için gece bir fotoğraf çekmesi gerektiğini bahane ederek sevişmeye
ara verip, hemen oradan uzaklaşır. Kasabadaki tek kurt arkadaşını arar ve kurt halleri ile sahilde koşmaya başlarlar. Hikayeye böyle giriş yaparız.
Kurt kadın Elena kendini sürüsünden izole etmiştir.
Fotoğrafçılık yaptığı yeni bir hayatı ve Philip adında Elena’nın sırrından
habersiz bir sevgilisi vardır. Ancak eski sürüsünün yaşadığı kasabada cinayetler
artmaya başlayınca, yeni hayatına ara vermek zorunda kalır, eski nişanlısı
Clayton Danvers (Greyston Holt) ve eski sürüsüne geri dönmek zorunda kalır.
Danvers sürüsü tüm kadro karşınızda .
Dizide kurt olmaya neden olan iki olay var. Bir kadın tarafından doğrulup, genetik
olarak kurt adam olunabilir çünkü doğum ile ancak erkek çocuklar kurt
olabiliyor. Veya bir kurt adam ya da kadın tarafından ısırılarak (bitten),
dönüşüm geçirerek kurt adam ya da kurt kadın olunabilir. Ancak kadınlar
insanlıktan kurtluğa dönüşüm evresini atlatamadıkları için çok nadir kurt kadın
olabilir. Bu nedenle Elena yalnızca kendi sürüsü için değil, başka sürüler
için de çok önemli.
Elena Danvers ailesine (sürüsüne) geri dönmesi
geçmişte yaşanılan kötü anıları da geri getirir ve biz ilk sezon Elena ve
Clayton arasında neler geçmiş ve neden ayrılmışlar flashbackler ile öğreniriz.
Aynı zamanda Elena’nın yeni hayatını eski hayatından uzak tutma çabalarını
izleriz. Dizi ilk sezon 13 bölüm yayınlandı. İkinci sezon hala devam etmekte.
Bu 13 bölüm içerisinde diziyi izlemeye beni iten
yalnızca bir kurt kadın hikâyesini anlatıyor olması değil. Aynı zamanda Elena
ve Clayton arasındaki inanılmaz tensel çekim (ve de gerilim). Bölümler boyunca “hadi
ama barışın!” diye çığlıklar attırabiliyor. Buna rağmen dizi ne True Blood ne de Teen Wolf dizilerinde olduğu gibi sevişgen kurtların sahneleri ile dolu değil.
Dizinin beni inandıramadığı tek nokta Laura Vandervoort kurt kadın olmak için
fazla zarif ve güzel olması. Öte yandan Greyston Holt içinden her an bir kurt
çıkabilecek gibi duruyor.
Tüm bunlara rağmen, bir kadının -insan ya da kurt- kendi istediği hayatı yaşamaya çalışması ve ailesinin -ya da sürüsünün- yaptırımlarına karşı hem kendi hayatı hem kendi seçimleri için mücadele etmesi diziyi izlemek için bir sebep yaratıyor.
İkinci sezon hikâyeye cadılar eklendi ve hikâyenin
kurtlar ve cadılar arasında mücadele etrafında ilerlemesi beni çekmedi. Bu
nedenle ilk sezon kadar merakla beklemiyorum bölümleri.
Dizideki kurt görünümleri bence gayet iyi. Karikatür gibi durmuyor. Dönüşüm sahnelerini de başarılı buldum ben. Kemiklerin dönüşürken çıkardığı sesleri veriyor olmaları güzel bir unsur olmuş.
Genel olarak baktığımızda, Bitten televizyonda yayınlanan doğaüstü olayları konu alan dizilere
yeni bir şey katmıyor. Ancak lise dönemi hormonları kaynayan ergen gençlerin
kurt adam hikâyelerini anlatmak yerine, yetişkin insanların dünyasından bir
kurt adam hikâyesi anlattığı için izlenilebilir diziler kategorisine giriyor.