Düşmek üzereydim… Gücümü kaybettiğimi, bir çıkmaza doğru yürüdüğümü hissettiğim günlerden biriydi. Böyle zamanlarda hep biri ya da bir şey elimden tutar, güneşe çevirir yüzümü. Bu kez Boldi’yle kalktım ayağa. Salondan çıktığımdan beri kafamda tek bir sahne yankılanıyor.
“Şampiyon olmak demek, bir gün kaybedeceğini bilerek koşmak demek. Eğer koşacak gücü kendinde bulamayıp umudu hala başka yerlerde arayanlar varsa bugün bizi izlesinler.”
Bold Pilot, bir zamanların efsanesi. Ve umudu… Doğudan batıya herkesin aynı sessizliği paylaştığı, aynı anda sevinçten çıldırdığı zamanın kahramanı.
Senaryosunu Ahmet Katıksız ve Serkan Yörük’ün yazdığı, yönetmenliğini Ahmet Katıksız’ın üstlendiği Bizim İçin Şampiyon, bu hafta vizyona girdi. Filmi vizyona girdiği ilk gün izlememin en büyük sebebi ise fragmanı. Yarış dünyasına zerre ilgim yoktur, dolayısıyla böylesine çağıran bir tanıtımı olmasa, erteleyip durabilirdim. Yarı uyur yarı uyanık gezdiğim cuma akşamlarında, uykunun ‘u’sunu aklıma getirmeyecek kadar dinamik bir film izlediğim için mutluyum. Bold Pilot koştukça, ben koltuğumda zor oturdum.
Başarmanın hazzı müthiş bir şey! Bu hazzı bir kere yaşayınca, bir daha yaşayamayacağını düşünerek kendini geri çekebiliyor insan. Korkulardan beslenebiliyor, umudu göz ardı edebiliyor. Sadece hastalık söz konusu olduğunda değil, en basit şeyde bile bu böyle. Halis Karataş’ın kırdığı duvarda, yükselen sesinde, gözlerinde bu korkuyu görünce, ‘tamam’ dedim; bu gerçek bir insanlık hikayesi…
Evet, bu hikayedeki olaylar ve kişilerin gerçek bir hayat hikayesine dayandığını bilerek başladık filmi izlemeye. Ama ne karakterler gördük ki, gerçek hayattan gelseler de kartondular. Kendine has huylarıyla Bold Pilot, bir gün biteceğini bildiği yola çıkmaktan kaçınmasına neden olan korkularıyla Begüm Atman, daha yolun başındayken koşup uzaklaşmak varken, çabalayan Halis Karataş. Nasıl naif bir hikaye…
Bu hikaye, başka birinin elinde bambaşka noktalara çekilebilirdi. Begüm sancıdan kıvranırken televizyonun sesini açmak yerine sesiyle tüm hastaneyi inletebilirdi. Halis evden ayrılırken annesi kendini yerlere atabilirdi. Özdemir Atman, kızına çare bulamayan doktorlara saldırabilirdi. Dramın dozu yükselirdi, daha çok ağlatırdı belki ama içindeki nefes deliklerini de kaybedince sıradan bir anlatıdan ibaret olurdu film. Bu açıdan Ahmet Katıksız’ı tebrik etmek istiyorum. O kadar güzel anlatmış ki Bold Pilot ve beraberindekilerin hikayesini. Gözyaşlarım tebessümlerime karıştı, içimde bir yerlerde çok güzel duygular yeşerdi. Ve doğayı hikayesine özenle yerleştirerek, enfes bir görsellik sunmuş seyirciye. Umut denilince, doğa gelir ya akla. Güneşin tekrar tekrar doğması, ağaçların yapraklarını döküp ardından yeşil yapraklarla baharı selamlaması…
Ekin Koç’un ekran enerjisini sevenlerdenim. Karakterine inandığını hissedersem, aşırı keyiflenirim onu izlerken. Halis Karataş yorumuna bayıldım! Filmi izledikten sonra yorumları okumak istedim. Boyunun bir jokey için uzun olduğundan bahsetmişler, yukarıda da bahsettiğim gibi yarış dünyasına yabancı olduğum için bu durum beni hiç etkilemedi. Benim için Ekin Koç, başarılı bir jokeydi.
Farah Zeynep Abdullah’ın Begüm’ü enfes… Umudu, korkusu, sevgisi, cesareti, aşkı, her şeyiyle… Boldi’nin yanında gördüğüm an, benim için Begüm’dü.
Duruşuyla, babacanlığıyla Fikret Kuşkan'ın Özdemir Atman'ı çok güzeldi. Ve hipodromda sessizliği sağlayanlardan tutun da, Boldi’nin zaferiyle birbirine sarılanlara kadar figürasyon o kadar iyiydi ki. Genelde sahnenin en duygulu yerinde, o dünyadan koparıp atan performanslarla karşılaşırız. Sanırım bizim işlerimizde daha iyisini izlemedim.
Bizim İçin Şampiyon, Türk sineması adına gurur verici bir iş. Dilerim başarısı katlanır, örnekleri çoğalır. Emeği geçen herkese tebrikler!
Ve Bold Pilot, yıllar önce umutları yeşerttiğin yetmemiş gibi bana da dokunduğun için teşekkür ederim. Sinemada geçirdiğim saatler bana çok iyi geldi, her anlamda. Umarım gişesi, ödülleri bol olur.