Her ne kadar dünyadaki gelişimin gerisinde kalmış olsak da,
ülkemiz sınırlarında da dijital yayıncılık adına hiç de azımsanmayacak bir yol
katettik. Ufak bağımsız girişimlerle başlayıp, Puhu TV ve BluTV ile
profesyonelleşen sektörün verilecek tüm destekleri hak ettiğini düşündüğüm için
dijitaldeki yapımlarla ilgili fikir yürütürken sıfırdan değil, artı ondan
yirmiden başlıyorum, bence hepimiz de öyle yapalım. Yine de daha iyi
olabileceğin düşündüğümüz konular varsa bunları da konuşmakta fayda var tabii,
nihayetinde hepimizin ortak isteği daha güzel yapımlar izlemek. Dijital
projelerde izlerken yorulduğum, keşke öyle olmasa diye yanağımı ısırdığım
başlıkları listeledim, buyurun birlikte okuyalım.
Süre hüsranı
Bunca zaman yerli dizi yersiz uzun dedik,
süreler 2 saat değil 40 dakika olsa neşe dolacağımıza inandık. Halbuki
dijitalde yayınlanan dizilere bir baktık ki süre kısalmış ama yapı aynı kalmış.
Uzun bakışan yine uzun bakışıyor, mantıksız senaryo yine mantıksız, her bölüm sonunda aklımızı uçuran 45
dakikalık yabancı dizilerden eser yok. Her hafta 2 saatlik bir dizi yazmanın ve
çekmenin mantık sınırlarını zorlayan bir durum olduğu aşikar ancak temel problemin süre değil de içeriğin ta kendisi olduğunu da bu vesileyle görmüş olduk.
Dijital platform başında biz - temsili
Doğallığın çok yanlış anlaşılması
Bölümlerde doğal bir ortam yaratma çabası çok
güzel ama ‘Nasılsa televizyonda değiliz, biplenmiyoruz’ diye aşırı küfür
kullanımı beklentinin aksine biraz yapay duruyor. Bir karakteri ya da ortamı kasvetli, karanlık ya da doğal
yapmak için aklımıza gelen tek şey küfürse o da biraz trajik. Tamam konuşurken
küfür ediyoruz, yaratılmak istenen ortamlardaki insanların noktalama işareti
yerine küfür kullandığına inanıyor da olabiliriz ama inançlarımızın gerçek
hayattaki karşılığını bir sorgulayalım bence. Dünyanın en küfürlü ortamını
takım elbiseli adamlar ve aşırı şık giyinmiş kadınlarla yaratan diziler var,
küfür illa kelime değildir, bazen bir mimik, bazen bir jest de verir aynı
etkiyi.
Oyuncu tutulması
Bir kısım oyuncu var ki nereye koyarsan koy aynı
etkiyi yaratıyor. Sahnede, beyaz ekranda, dijital yapımda, televizyonda ne
duygu isteniyorsa veriyor, ne etki gerekiyorsa yaratıyor. Bir kısmı da bu
dijital yapımlarda kendini çok kasıyor. Televizyonda olsa en azından ortalama
diyebileceğimiz bir oyunculuğu göreceğimizden emin olduklarımızın bir kısmı bu
türde aşırı yapay duruyor, karaktere gireceğim derken nereden çıktığını
anlayamıyoruz. Şahsiyet’te Haluk Bilginer izlediğimiz zaman çok etkileniyoruz
misal ama bir takım oyuncu da sanki ‘Vaov, oyunculuğua bak’ dedirtmek için
kendini o kadar zorluyor ki diyeceğimiz varsa da diyemiyoruz. Türe alıştıkça
normalleşeceğiz diye umuyorum burada da.