Gilmore Kızları ve uyarlama sorunsalı

Gilmore Kızları ve uyarlama sorunsalı

Uyarlamalara karşı değilim. Amazon’un alıp Utopia’yı yeniden çekmesini anlamsız bulsam da, özellikle başka dilde olan içeriklerin yerel ülke şartlarına göre hazırlanıp sunulmasını çok doğru ve heyecan verici buluyorum. Galip Derviş, Umutsuz Ev Kadınları, Dadı, Tatlı Hayat… Hepsi çok iyi projeler. Keza Bizim Hikaye de öyle, değineceğim birazdan.

Dün NTC Medya’nın Gilmore Girls’ü uyarlayacağı haberi resmi olarak duyuruldu. Twitter’ın Shameless’ın uyarlanacağı haberine verdiği “garip” tepkileri bir bir sıralarken buldum kendimi. İki yüzlülük mü? Bence hayır.

Uyarlama yaparken yerelleştirme önemli bir unsur, malumunuz. Günümüz televizyon şartlarını da göz önünde bulundurmak gerekiyor üstelik. Ayrıca, bir dizinin başarısının bölüm sinopsislerinden ibaret olmadığını da anlamak lazım. Bu kadar “sıradan” hikayelerle nasıl bu noktalara geldikleri çok iyi analiz etmeli. Yayına girdikleri yıl, o dönemki Amerika ve TV seyircisi profili… Bunlar hep başarının kodlarında saklı. Mesela This Is Us, Trump’tan ve politikadan kusma noktasına gelmiş bir topluma naif, ağlayarak rahatlayabilecekleri bir seyirlik sunduğu ve toplumun her kesimine ayrı bir hikaye anlattığı için bu kadar başarılı. Normal bir başarı değil bakın, çok ama çok başarılı. Bu süreçte asıl dizinin kimliğini tanınmaz derecede değiştireceksek bu işe hiç bulaşmamak gerektiğini düşünüyorum. Shameless özünde bir aile hikayesi ve öyle de uyarlandı. Kurulan dünya, aile içi dinamikler, hikaye gidişatı… Uyuşturucuyu, seksi, eşcinselliği çıkarsan da içeriğin özü baki. Olabilseydi ne kadar iyi olurdu da, olmaması büyük bir sorun değil, inanın.

Aynı şekilde Gilmore Girls’e bakalım şimdi. Kağıt üzerinde hikayemiz gayet uyarlanası, evet. Hatta yapım şirketinin oturup sekiz sezon izlemediğini varsayarsak izledikleri ilk üç bölüme bakarak bu hikayeye av olmaları da anlayışla karşılanabilir. Bekar ve çalışkan bir anne, tek başına mükemmel bir kız yetiştirmiştir ve onunla çok sıcak bir mahallede yaşamaktadır. Kızı iyi bir okula gidebilsin diye genç yaşta hamile kalıp evden kaçtığı için yıllardır konuşmadığı ailesiyle barışmak zorunda kalır. Artık elini kolunu yıllardır kaçmaya çalıştığı hayata ve insanlara kaptırmıştır. Cidden güzel. Ama bu kadar! 

Gilmore Girls’ü Türkiye’ye uyarlayabileceğin hali bu kadar! Çünkü “dramedi” türüne son derece uzak bu memlekette, değme komedilerden daha komik bir “drama” çıkartmana panel izin vermez. Çünkü en az 120 dakika yazılan bir ülkede o diyalog hızı ve doluluğu korunamaz. 45 dakikalık bölüm senaryoları 70 sayfayı bulan bir diziden bahsediyoruz zira. Çünkü ölümüne Amerikan olan bir dizide kurulmuş o küçük kasaba, Luke’un esnaf lokantası diye yediremeyeceğiniz restoranı, o ortada ve zamanda sıkışmış mekanda hasbelkader açılabilmiş müzik dükkanının yarattığı sevinç, hayatlarını eğlenceli kılmak için uydurdukları o etkinlikler ve festivaller olamadan izlediğiniz dizi Gilmore Girls uyarlaması olmayacak. Rory’nin bekaret meselesi, Lorelai’ın evlilik dışı ilişkileri (tövbe!), Mrs. Kim’in baskıcı anneliği… Dizinin tarifini farklı uygulayıp aynı leziz sonucu almak mümkün değil elbette. Kalan malzemelerden atıştırmalık bile çıkmaz, o da ayrı mesele. Zaten Gilmore Girls de bu kadar farklı, bu kadar büyülü bir iş olmasaydı; Amy Sherman Palladino’nun kişiliğini ve yazım stilini bu kadar güvenli taşımasaydı çatı yaptığı o hikayeyle ne kadar gidebilirdi, bir düşünün. Bu noktada NTC Medya’yı kutlamak lazım. En “çalsak kimse anlamaz” ana hikayeli diziye tonlarca dolar saymaya karar vermeleri alkışı hak ediyor doğrusu. Nasıl bir senaryo çıkıyor bilmiyorum; ama başarı formülünü buldularsa her hafta övgülerle yere göğe sığdıramayacağıma söz veriyorum.

Med Yapım’ın This Is Us uyarlaması için de benzer endişelerim var. Ama bu işi bu ülkede en iyi yapan şirket olduğu için ses etmiyorum. Yine de aynı sorun o içerikte de hakim. Dizinin kalbinin Randall olduğu ve hikayesinin siyahi kültürden beslendiği yadsınamaz bir gerçek. Hadi dizinin iç içe geçmiş iki zaman çizgisini Türk seyircisinin kafasını karıştırmadan vermenin yolunu buldunuz diyelim. Randall’ı sıradan bir evlatlık çocuğa indirgediğinizde o hikayeden aynı etkiyi almanız imkan dahilinde değil. Babasının, Deja’nın, Beth’in, o havuz flashbacklerinin hakkı verilmezse This Is Us, o her hafta rekor reyting alan dizi olmaz! Yine de Gilmore Girls’den daha başarılası bir meydan okuma, o yüzden daha umutluyum.

Eğer iki proje de yeni sezonda ekran yüzü görür ve başarılı olursa bambaşka bir döneme gireriz. İstanbullu Gelin’in açtığı yoldan giden, entrikanın değil karakterlerinin peşinde koşan, duygusunu gizlemeyen ve insani seviyelerde yaşayan, seyircisiyle el ele yürüyen bambaşka işler gelir. Umut edelim o zaman… Ve bu projelerde çalışan yazarlara kolaylıklar dileyelim. İşleri çok zor zira.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER