Ufak Tefek Cinayetler’le ilgili çok harika şeyler düşündüğüm
de oldu, ‘Bu ne yea öff?’ dediğim de. 23. bölümle ilgili de bir takım
fikirlerim var elbette ama bugün yazmak istediğim konu sadece dizinin ufacık bir
anı, duyunca kalbimi hoplatan, en yakın arkadaşımı televizyonda görmüş gibi
beni sevindiren bir an. Tunç’un kitapçı olduğu ve arka planda beliren ve ‘Atilla
Atalay kitapları var mı?’ diye soran kadını gördüğümüz o sahneden bahsediyorum.
Hayatta en sevdiğim insanlardan biri olan Atilla Atalay’ın
adını prime time’ın ortasından evimize duyduğumuz o sahne beni o kadar mutlu
etti ki izlediğimden beri gülümsemekten kendimi alamıyorum. Mizah dergisi
okurlarının daha yoğun bildiği aşırı şahane bir yazardır Atilla Atalay, Ati
Bey. Gırgır, HBR Maymun, Leman ve aylık edebiyat dergilerinde bolca yazmışlığının
yanında hepsini teker teker tavsiye etmek istediğim kitapları vardır.
Televizyon izleyicileri için Sıdıka’nın yazarı olduğunu da söylersek tam olur
sanırım ama Atilla Atalay’ı benim için 20 yıldır bambaşka biri yapan onun mizah
yazılarının yanı sıra yazdığı ‘hisli’ yazılarıdır. Öyle bir yazar ki, daha beş
dakika önce o şakaları yapan adamla o adamın aynı kişi olduğunu aklınız almaz
bir türlü.
Fabriga diye bir öyküsü vardır mesela Sıdıka kitabında, okuduktan
sonra aynı insan kalanı görmedim ben. Dünyanın en ruhsuz binaları gibi görünen
fabrikalara bambaşka bakarsınız, gördüğünüz her yaşlı insanda gözlerinizi
doldurursunuz. Hayallar Kahyası kitabına ismini veren öyküyü okuduktan sonra
dünya üstündeki tüm hayal kırıklıklarını taşımışçasına ağrır kalbiniz, bir daha
hiç kimseye kızamazsınız. ‘Yüreğinize dokunacak bir öykü’ diye pazarlanan tüm
filmlerden nefret eder, tüm dizilere ağzınızın kenarıyla gülersiniz Murtaza’yı
bir tanısanız. Bir Ebekulak okusanız, yarım sayfa bir hikayeyle bu kadar nasıl
kanırtılır insan kalbi şaşırırsınız, Seslerim okusanız hayatta hiç duymadığınız
sesler duymaya başlarsınız bulutlardan. Öpücük Balığı’nı hiç okumayın çok
üzülürsünüz, üstüne bir de aşıksanız evlerden uzak. Burnu Fındık konusuna
girmek bile istemiyorum, hatırlarsam ağlarım. Kitap kalitesinin çok satanlar raflarına kokulu kitapların girmesine kadar düştüğü bir devirde Atilla Atalay kitaplarının her biri ayrı bir hazine gibi saklanasıdır.
Bildiğiniz ergen hayran yazısı gibi oldu bu yazı farkındayım
ama 20 yıldır cüzdanımda yazısını taşıdığım birinden bahsederken heyecanımı
tutamıyorum açıkçası. Ufak Tefek Cinayetler’i izlemiş ve belki o sahneye dikkat
bile etmemiş bir kişi bile bu yazı vesilesiyle merak ederse Atilla Atalay’ı çok
sevinirim hem kendim hem de onun adına. Meriç Acemi’ye de çok teşekkür ederim
sayesinde çok mutlu oldum zira. İyi seyirler ve bol okumalar dilerim.