Bu hafta vizyonda: Kelebekler, 12 Savaşçı, Kickboxer: Misilleme

Bu hafta vizyonda: Kelebekler, 12 Savaşçı, Kickboxer: Misilleme
KELEBEKLER

Önce Gişe Memuru, sonrasında ise Sarmaşık, şimdi de Kelebekler… Tolga Karaçelik ismini her yeni filmle birlikte daha da çok duyuyoruz, yalnızca festivallerde görebildiğimiz bir yönetmen olmaktan çıkıp artık vizyonda da adından söz ettiren bir yönetmene dönüşüyor. Kendisinin yazıp yönettiği, başrollerini ise Tolga Ekin (Cemal), Bartu Küçükçağlayan (Kenan) ve Tuğçe Altuğ’un (Suzan) paylaştığı yeni filminde ise Karaçelik, günümüz aile kavramına farklı bir perspektiften yaklaşıyor, kara mizahı da eksik etmiyor.

Hikaye bir telefonla başlıyor, Almanya’da yaşayan ancak sefere bir türlü çıkamayan astronot Cemal, evin ailenin en büyüğü olarak kötü haberi kardeşleriyle paylaşmaya İstanbul’a geliyor. Herkes birbirinin durumundan habersiz, küçük kardeş Suzan kendisiyle hiç ilgilenmeyen kocasından ayrılma kararı almış, ortanca Kenan ise tutunamadığı oyunculuk piyasanın bir yan dalına, seslendirme sektörüne kaymış. Cemal suskun, sakin. Kara haberi nasıl vereceğini düşünüyor. Ağzındaki baklayı çıkardığında ise önemli bir haber değil de hava raporu vermişçesine, beklediği tepkiyi alamıyor. Birbirinden kopuk üç kardeş, yıllardır haber almadıkları babalarının acil çağrısına yavaş yavaş gidiyorlar. Köye geldiklerinde ise mutsuz aile tablosu yerini artık arkadaşlığa bırakıyor.

Kara mizah severlerden biri olduğum söylenemez. Ancak Kelebekler oyuncuların üstün performansıyla (Benim için filmin yıldızı Tolga Ekin, ama Tuğçe Altuğ’u filmin öne çıkan ismi, hak  ediyor da bunu) benim gibi mesafeli yaklaşanları bile güldürmeyi başarıyor. Bartu Küçükçağlayan patlamaya hazır bir bomba olan Kenan karakteriyle filmin dinamosu, Tuğçe beklenmedik çıkışlarıyla filmin sürprizi, Tolga ise macerayı sürdüren isim, bir anlamda da başrol diyebiliriz belki. Her yol filmi gibi Kelebekler de bize bir dönüşüm öyküsü anlatıyor ancak köye / baba ocağına dönüşü geleneksel kalıpların aksine olumlamıyor, kardeşleri birbirine bağlayan bir öğe olarak kutsamıyor. Tam tersine modern dünya ve babalarının onları terk ettiği gerçekleriyle bir karakterleri katarsise götürüyor ve onları zorunlu aile bağlarından kurtarıp özgürleştiriyor. Kısacası Tolga Karaçelik bizlere modern toplumda aile kavramının geleneksel değerlerini yitirdiğini biraz uzun olmasına karşın oldukça keyifli bir filmle söylüyor. Yerli blockbusterların halini düşününce Karaçelik sinemamızın geleceği konusunda yüzümüzü güldürmeyi başarıyor.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER