ATV yıllardır gündüz kuşağının rakipsiz kanalı. Müge Anlı'nın başarısı, işlediği hikayeye bağlı olarak "çok çok büyük”ten “çok büyük” mertebesine gerilese de, hâlâ rakipsiz. Programa 15 dakika baktığınızda bunun sebebini çok rahatça anlayabiliyorsunuz. Kendisine öyle bir imaj yaratmış, halkın kalbinde öyle bir yere tutunmuş ve pozisyonu hakkında öyle eşsiz bir farkındalığa sahip ki… Asla fire vermiyor, nerede ne kadar yükselmesi gerektiğini biliyor; nerede empati kurması gerektiği, nerede ağlaması gerektiği beynine kodlanmış gibi kusursuz bir zamanlamayla işliyor ve bütün bunları seyircinin kalbini okşayan bir doğallıkla yapıyor. Türk televizyonları onun kadar iyi bir “proje” çalışması bugüne kadar görmedi, görebileceğini de zannetmiyorum.
Esra Erol ise sezonun başında yeni formatını üstüne giymekte biraz zorlandıysa da RTÜK’ün kurallarını tatlı tatlı çiğneyerek, eski içeriğine göz kırpa kırpa eski seviyesine adım adım yaklaşmaya devam ediyor. Esra Erol'un da çok iyi bir ekran figürü olduğu yadsınamaz. Sonu gelmez bir özgüvene sahip olduğu da oynadığı Netflix reklamında açıkça görülebilir. Kendini tanıyan, yaptığı işe dibine kadar güvenen kişilere bu ekranlarda bir şey olmaz, içleri rahat olsun.
Kanal, sezon başından beri öğle kuşağındaki boşluğu dizi tekrarlarıyla kapatıyor. Aslında Kızlar ve Anneleri, Karavan gibi formatlarla düşük maliyetli, önündeki ve arkasındaki işlerden beslenerek ortalama reytingler alan işlerle yeni içerik sunmayı başarıyorlardı. Yeniden bu yöntemi uygularlar mı bilinmez. Dizilerin çok yüksek maliyetli olması ve süreleri sebebiyle akışta tekrar edilecek boşluk bulamaması sebebiyle aslında kanalların OPT akışlarında bir dilimi bunlara ayırması mantıklı. Hem gelen maliyetsiz reklam geliriyle dizinin giderlerini kapatma imkanı da doğuyor.
Kanal tartışmasız lider olmasının getirdiği özgüvenle yeni maceralara kalkışır, yeni hevesler edinir mi bilinmez ama bu gidişle 2018'in de lideri atv olacakmış gibi duruyor..
Yazı devam ediyor..