Analiz: Gündüz Kuşağı'nda neler oluyor?

Gündüz Kuşağı analizi yaparken duruma kanal kanal bakacak olursak en büyük sıkıntıyı Kanal D’nin çektiğini söyleyebiliriz. Zaten yazıdan da anlayacağınız üzere en çok yeri kendisine ayırmak durumunda kaldık, zira sezon başından beri yaşananlar anlat anlat bitirilemiyor. Gemi birçok yerden su alırken yönetimin öncelikle prime time’ın açtığı delikleri kapatmaya yoğunlaşmasından olsa gerek, gündüz kuşağının kocaman deliklerini yara bandıyla kapamaya çalıştılar. Kısmetse Olur’un ilk sezonuyla yıllardır yakalayamadığı başarı yakalayan kanal, zaten ikinci sezonunda düşüşe geçen formatla vedalaşmak zorunda kalınca çareyi "magazin"de buldu. Nispeten ucuza mal edilen programla slot doldurup günü kurtarırken akışında ne zaman boşluk olsa programı adeta joker gibi kullandı, yeterince de başarılı olmaya devam ediyor diyebiliriz. Kanal, Müge Anlı’nın karşısına da biraz daha pozitif bakış açısı ve umut vaat eden Gel Barışalım’ı koydu. Asuman Dabak’ın sunumuyla ekrana gelen program umut ve pozitiflikte reyting olmadığını anladıkça cinayet çözmeye doğru evirildi. Vatan Şaşmaz’ın toplumu şoke eden ani ölümüyle reytingler artarken, Asuman Dabak apar topar dümeni Yasemin Bozkurt’a teslim etti. Yıllardır ana akım kanallarda program yap(a)mamış Bozkurt, maça kaldığı yerden başlayıp, 90’lardan kalma vizyonuyla olaya hızlı bir giriş yapmış olsa da seyirci artık 2010'ların kafasını yaşadığından Bozkurt ile empati kuramadı; haliyle program çok geçmeden yayından kaldırıldı.

Mantıken, kısa süresi ve rengarenk içeriğiyle yayın akışına bir saatliğine nefes aldırma ve gelen sponsorluklarla kanala para kazandırma misyonu olması gereken Nursel’le Evin Tadı da reytinglerdeki dalgalı performansı sebebiyle geçtiğimiz haftalarda ekran yolculuğunu tamamladı.. Nursel Ergin aslında çok aydınlık bir ekran yüzü. Karıştığı ufak çaplı aile dramasının onca çalkalanıp köpürtülme çabasına rağmen dev bir skandala dönüşemediğini düşünürsek, halkın gözünde de epey sağlam bir yeri var. demektir. Program da zengin içeriği ve kaliteli prodüksiyonuyla dikkat çekiyordu. Evet, Show TV’de gösterdiği performansı gösteremedi belki, ancak arkasında durulup yıllarca sürebilecek bir noktaya getirilmesi muhtemeldi. Hele ki Show TV, Pelin Karahan’la yaptığı ve daha kötü bir performansla yayında tuttuğu programın arkasında böyle sağlam dururken.. 

Kanal D, nihayet zaten gündüz kuşağında elinde programlarını izletecek bir seyirci kitlesi olmadığını fark etmiş olacak ki kendi seyircisinin aşina olduğu, logosuyla özdeşleştirdiği işlerle durumu kurtarmaya çalıştı. Bana Her Şey Yakışır formülünden beslenen Alışveriş Melekleri bütçesinin düşüklüğü her tarafından belli olan, potansiyeli yüksek ancak hedefe erişilememiş bir projeydi. Kanal D yönetiminin formatı yol üzerinde değiştirme reaksiyonu yine hızlıca devreye girdi, seyirci programın bir haline alışamadan format bambaşka bir hale büründü. Deniz Akkaya’nın da eklendiği yeni şekliyle format yine ritmini bulamadan yayından kalkmak durumunda kaldı. Fakat Akkaya’nın böyle bir programda jüri olmak için doğru bir isim olduğu da gözümüzden kaçmadı. ileride uygun bir fırsat çıkarsa Deniz Akkaya mutlaka değerlendirilmeli.. 

Kanal D’nin Bit Pazarı'na nur yağdırma azmiyle, yeniden astar atıp, ekrana sunduğu bir diğer format ise Ekip Şahane oldu. Yıllar önce Evim Güzel Evim adıyla başlayıp, Evim Şahane'ye evrilen formata, iki çay kaşığı Derya Baykal'cılık katıp, kadınların çok sevmeye başladığı Nergis Kumbasar’la yeni bir yola çıkan kanal yine umduğunu bulamadı. Dalgalı bir reyting performansı izlese de kanala seyirci çekmek açısından uzun vadede faydalı olabilecek, onca kafa ütüleyen programın arasında alternatif bir nefes olabilecek potansiyele sahip değerli bir projeydi fakat kanal arkasında durmayı tercih etmeyerek bu saat dilimini yeni denemesi olan uyarlama format Sosyetik Ev Kadınları’na 5 Şubat itibariyle emanet etti. Belli ki kanal ortalama ama sürdürülebilir bir başarının değil, büyük bir patlamanın peşinde. Umarız o patlamalar gerçekleşir. Zira deneyecek “yeni” şeyler kalmadığını anladıklarında geç kalmış olabilirler.  

Real Housewives dünyanın birçok ülkesinde yayınlanmış, markalaşmış ve genelde büyük başarılara imza atmış bir format.. Ancak daha önce bizdeki şekliyle yani hafta içi her gün frekansında, OPT’de yayınlanmış bir örneği yok. Realiteden yola çıkarak haftada beş bölüm içerik çıkartabilmek ciddi bir özgüven gerektiriyor.. Neyse ki program, Türkiye’ye pek çok formatı getirmiş ve başarıdan başarıya koşmuş Med Yapım’ın yan şirketi Formed’e emanet. Tanıtımlardan görüldüğü kadarıyla orijinalini aratmayan bir cast ve dünya kurulmuş. Eğer bölümlerin içi de doldurulmuş ise farklı şeyler arayan seyirci kitlesini yakalama şansı çok yüksek. Hani yayın saatiyle ilgili şüphelerimiz yok değil ama… Kısmet. Seyirci olarak en azından yeni bir şey denedikleri için alkışlamamız ve formata mutlaka bir şans vermemiz lazım; formata şans tanıması gerekenler listesinin en tepesinde de elbette kanal yönetimi oturuyor. 

Geçtiğimiz sezon İrfan Değirmenci'yle yollarını olaylı bir şekilde ayıran kanal yerine CNN Türk'ün başarılı ismi Emin Çapa'yı getirmiş, göz alıcı bir dekor ve güçlü içerikle destekleyerek başarılı olacağını ummuştu. Çapa aldığı bu sorumluluktan ve yaşadığı deneyimden memnun kaldı mı bilinmez ama kanalın beklediği izlenme oranlarına ulaşamadığı çok açık. Uzun bir çalışmanın ardından yeni sezonda Günaydın Türkiye ile bu saat diliminde iddiasını konuşturan Kanal D, Fox Türkiye'de başarılı bir performans sergileyen Murat Güloğlu ve Mutlu Ulusoy ile yeni bir denemeye yer verdi. Good Morning America tarzı, hafif haberlerin ve eğlenceli konukların yer aldığı proje beklenen ilgiyi çekmeyince Mutlu Ulusoy görevine veda etti ve Murat Güloğlu alışılageldik formatıyla yoluna devam etti. Haberciliğin günümüzde geldiği hal mi dersiniz, Güloğlu'nun yeni evine alışamaması ve kendi olamaması mı bilmem; ancak reyting listelerine baktığımızda programın "evimizin uzun oğlu"nun bildiğimiz başarısından uzakta kaldığını söyleyebiliriz. Kanal şimdilik programın arkasında duruyor. İyi de yapıyor, zira çok büyük beklenti olmayan bir saat diliminde, prestijli bir kanalın işe gitmeden ekranı açan ve akşam eve döndüğünde yine aynı kanalı açması beklenen AB hedef kitlesine kaliteli içerik sunmaya devam etmesi önemli.

Kanal D'nin bir diğer atağı da günlük dizi furyasına yeni bir halka ekleyip Hıçkırık'la yarışa katılmak oldu. Ancak dizinin listede performansı vasat. O sebeple yarışın ne kadar devam edeceğinden emin olmak güç. Tıpkı Alışveriş Melekleri ve Ekip Şahane’de olduğu gibi düşük bütçeyle yapıldığı izlenimi yaratan, sürükleyicilikte de aynı şekilde muadillerinin gerisinde kalan dizi seyircinin prime time'dan tanıdığı oyuncuları da bünyesinde barındırmasına rağmen şimdilik tutunamamış gibi gözüküyor. Günlük dizilerin kemik bir seyirciye ulaşmak için ekranda geçirmeleri gereken asgari sürenin ortalama 12 hafta olduğunu da göz önünde bulundurursak kanalın Hıçkırık'ın arkasında durması şart.

Kanal D'ye 2018'de gündüz kuşağı savaşında bol şans diliyoruz.


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER