Üçüncü bölümünü de geride
bıraktığımız Kalp Atışı’nı gittikçe daha çok sevmeye başladım. Karakterlerimizi
tanımaya başladıkça inandırıcılıkları artıyor. Özellikle son bölümde Eylül’ün
doktorluğuna bayıldım.
İkinci bölümde hastaya müdahale
ederken ayakkabılarını çıkartıp attığı bir sahne vardı ki o ayakkabıların
yağmurda ıslanmalarına kıyamamasını izlemiştik birkaç sahne önce, işte o an
süper kahramanların dünyayı kurtarmadan önce kostüm değiştirmelerini hatırlattı
bana. On tane mafya kılıklı adamı yere deviren Eylül’ün değil de, hastasını
kurtarmak için küçücük bedeninden bir dev yaratabilen Eylül’ün kahramanlığına
inandım ben. Son bölümde de kaldırım üstünde hastaya matkapla müdahalesi, Oğuz’a
meydan okuyup zorlu bir ameliyata gitmesini çok sevdim, ‘Yürü be Eylül’ dedim
içimden. Meredith Grey’i hatırlattı bana o halleri ki hayatta yapabileceğim en
büyük iltifatlardandır bu.
Bence siz çok iyi anlaşacaksınız
Kaldırımdaki operasyon demişken,
o sırada Eylül’e önce karşı çıkıp sonra yardım eden Oğuz’dan bahsetmeden geçmek
istemem. Bu bölümde Oğuz’u çok samimi buldum, Eylül’le arkadaş olmalarını çok
istedim. Elbette arkadaştan ziyade taraflardan en az birinin diğerine âşık
olacağına eminim ama keşke güçlerini birleştirip hastaneyi ele geçirseler.
Hastanenin her tarafına afişleri asılan yıldız doktor Ali Asaf’ın aksine Oğuz’un
daha inandırıcı bir doktorluğu var. Bir robot gibi değil, duygularını
gösteriyor ama duruma hâkim olmayı da başarıyor.
Keşke biraz daha ders çalışsaydın Bahar
Dizideki en anlayamadığım şey ise
Bahar’ın bu kadar vasat bir doktor olması. Sınıfın en çalışkan öğrencisinden, ‘Babaaa
Eylül’ü hastaneden kov, beni yakmaya geldi’ diye ağlayacak kadar şuursuz, bir
hasta gördüğünde kilitlenip kalan, Oğuz’un bebeği ters gelen kadına yaptığı
müdahale sırasında asistanlıktan ziyade nasıl olduğunu anlayamadığı bir
mucizeye şahit olmuş gibi davranan bir doktora dönüşmesinin nasıl olduğunu gerçekten çok merak ediyorum. Tamam, bir miktar şımarık yetişti, aşırı hırslı ve kötü kalpli bir babası var ama yine de arada yaşananları en çok Bahar’da görmek istiyorum.
Seni sevmeye başladım Ali Asaf Denizoğlu
Gelelim nazenin çiftimiz Ali
Asaf-Eylül ilişkisine. Ali Asaf’ın öğretmen olduğu yılları ne kadar sevimsiz
bulduysam, iki doktor olarak dayanışmalarını da bir o kadar sevdim zira aşk
böyle gerçek bir ilişkiyle birleşince tadından yenmiyor. Eylül’ün ‘Tek başıma
her şeyi yapabilirim’ iddialarının yok olup gittiği noktanın tedavi umudu
olmayan 8 yaşında bir çocuk olması çok burktu içimi ama o sırada yanında Ali
Asaf’ı bulması çok kıymetli ve ilişkilerini sağlamlaştıracak bir adımdı. Eylül’ün
sıra dışı yetkinlikte bir cerrah da olsa tecrübesizliğinden ve kimseye
gösteremediği kırılganlığından gelen güçsüzlüğüne ne güzel destek oldu Ali
Asaf, ne güzel öğretmenlik yaptı ona bir kez daha.
Bölüm sonunda Eylül’ü yerde
kanlar içinde bırakıp, Ali Asaf’ın ailesini nasıl kaybettiğini gözlerimiz
dolarak izlediğimiz dizimiz bakalım nasıl devam edecek? İyi seyirler dilerim.