Aslı ve Barış: Ateşböceklerinin hikayesi

Aslı ve Barış: Ateşböceklerinin hikayesi
Bu yaz bütün romcom dizileri izlemeye kararını aldım ve diyebilirim ki en çok ilgimi çeken proje “Ateşböceği” oldu. Eski bir hissi başka bir formülde keşfedebilmek mümkün mü? Bence mümkün ve onu tarif edebilmek için ilk bölümle başlamam gerek, çünkü bir masalın içine girdiğimi anladım. Ben genelde klişelerden hoşlanmam, ta ki hissettiğim şeyler bu algıdan daha güçlü olmaya başlayana kadar. Neşe dolu bir hikaye izlediğimi söyleyebilirim, çünkü aşktan sonra komedi var bu dizide ve bence bu çok iyi bir şey, çünkü bazen insanlar televizyonların karşında gülebilmek ve her şeyi unutabilmek için duruyorlar.

En başından beri naif bir şekilde tanımlanan bir çift buldum ve eski filmleri çok sevdiğim için, bir dizide bana onları hatırlatan bir şeyler keşfetmeyi de severim... Aslında, bence gerçek aşklar naiflikten doğuyor; Barış ve Aslı'nın bakışlarından anlayabiliriz bunu, çünkü tam hayatın kaosunun içindeki kişiler için zaman kimseye sormadan durabilir ve belki de en önemlisi aşk; ilk bakışta kimseye sormadan birinin dünyasını mutlulukla doldurabilir. Bu mutluluk nedir acaba? Ateşböceklerinin dansı gibi bir şey mi ya da onların ışığı kadar temiz bir şey mi?

Barış olağanüstü bir avukattır ve aynı zamanda iyi kalpli biri, ama onun hayatında bütün başarılara rağmen, büyük bir eksiklik var. Aslında özünde bunun adı eksiklik değil, sadece farklı bir insan için farklı birini gerektiğini açıklar. Aslı Barış'ın hayatında tam bir mucize gibi girdiği diyebilirim... İkinci bölümde geçen sözleri her şeyi tamamlıyor: “Kadınlar masalları sever; büyülü karşılaşmaları, mucizevi işaretleri, mutlu sonları düşlerler. Gel gör ki, biz erkekler masalları inanmayız, tıpkı ruh eşlerine falan inanmadığımız gibi... Ta ki gün gelip onları yaşayana kadar.”

Ve şimdi Aslı; o dizilerden tanıdığımız saf kız değildir, aslında çok zeki ve sanki onun kalbinde hem çiçekli bir bahçe var, hem durmadan oynayan bir keman; hem çocuk olabilir, hem cesur ve sert bir kadın. Belki de böyle bir dünya için çok fazla iyi bir insandır. İkinci bölümü izlerken anladım ki onun kalbini güzel sözlerle değil, somut gerçeklerle alabilirsin, tıpkı Barış'ın yaptığı gibi, çünkü o kadınların hakları savunurken sadece davayı kazanmadı:” Avukat bey... Biliyorum, kapı açmamı istemiyorsunuz, çünkü kendiniz becerebiliyorsunuz.” Barış aslında neden bunu yaptığını anladı, fakat ondan duymaya istiyor; ”Öyle işte, içimden geldi... Siz yukarıda konuşurken çok etkileyiciydiniz, çok etkilendim.”

Tabii ki bir dizide her şey mükemmel olamaz, hiç kimsenin hayatı mükemmel olmadığı gibi. Her hikayenin karanlık bir yanı var; bizim durumumuzda yalan kadın tarafından gelmiyor, erkek ondan bir şeyler saklamak zorunda kalıyor. Barış dürüst bir insan ve izleyiciler zaten farkında ki o da bu durumdan hoşlanmıyor, ama her insan hayatının bir noktasında bazı şeyleri söyleyemiyor. Bence onun durumu daha özel, çünkü yalan söylediği kıza aşık.

Bir dizide, ana karakterlerin birlikte daha fazla sahnesi olması hoşuma gidiyor, bu yüzden Ateșböceği'ni sevdim. Aslı ve Barış'ın bakışlardan, ama aynı zamanda onların tepkilerinden, anlayabildim ki güçlü bir aşk bizimle birlikte büyüyor. Aşk hikayeleri yavaş ilerlesin istiyorum her zaman, bütün detayları incelebilmek için, bütün duyguları daha derin bir şekilde hissedebilmek için.

AsBar bütün sevdiğim çiftler gibi eminim her şeyden önce ekranlarda onun farklı enerjisi bırakmaya devam edecek...Yeni bölümleri büyük bir heyecanla bekliyorum. Sizce AsBar'ı özel yapan şey nedir?
 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER