Her zaman parlayacak bir Ateşböceği'ne..

Her zaman parlayacak bir Ateşböceği'ne..
Yaz dizilerini seviyorum. Parlak renklerini, o neşeli karakterlerini, şıp diye ruh eşini bulan çiftlerini, kış dizilerinin dramasına bulanmamış hallerini…

Zengin, cool, evinin havuzunda yüzen erkek, fakir ama taşı sıkıp suyunu çıkaran, güzel ama umurunda olmayan kadın karakterini…

“Ateşböceği” onlardan biri. Renkleri şahane, karakterleri komik, aşkı da adım adım geliyor hani. Ancak yaz dizilerinin en kötü özelliği birbirlerine olan fütursuz benzerlikleri. Hepsinin genelde aynı temeller üzerinden yükseldiği ve sonunda sadece özünü bulabilenlerin kazandığı çetin bir dönem bu.

Kabul ediyorum yine aynı normlarla başladık. Zaten bu sene izlediğin romantik komedi dizilerinde “Kiralık Aşk” tan izler bulmak gibi kötü bir özelliğim olduğunu keşfettim. Barış’ın yalnızlığı mesela, o büyük ev ve şu anda akıbetlerini bilmediğimiz anne-babası. İşine olan tutkusu, çok olan parası ve buna zerre kıymet vermeyişi. Birde o elinden düşürmediği süt bardağı. Bu sağlıklı beslenme halleri de Ömer’in o yeşil sağlıklı içeceklerini hatırlattı nedense bana…

Ve Aslı… Ailesini sırtlayışı. Dürüstlüğü, sadakati, yalana olan aşırı öfkesi, güzelliği ama buna zerre önem vermeyişi, rahat ve sonradan değişecek olan o giyim tarzı ve niceleri.

Evet benziyor, kendinden öncekilere ve bundan sonra çıkacak nice yaz dizilerine. Ama ben bunun için ısınmadım bu diziye. İlk bölüm çok renk vermedi. Klasik başladık. Önce bir zemini oluşturduk ama eminin siz de bazı yerlerde "bu kısım sanki biraz saçma mı*" demişsinizdir. Ama bekleyin 2. bölüme bakın o zaman gerçekten tabiri caizse saçmaladıklarını göreceksiniz. 2. bölümü izleyince karışınızdakinin sadece romantik komedi değil biraz “absürt komedi” olduğunu keşfedeceksiniz.

İlk bölümde mafya hikâyesi ile başlayan ve Aslı’nın kardeşi Çiçek’in kazasına bağlanan hikâye biraz dram vaat ediyordu. Ama ufakta olsa ipuçları veriyordu dizi. Aslı’nın taksi durağındaki dansı mesela, Hakan ve Handan’ın anne-oğul sahneleri, evdeki hiç evlenmemiş teyze Cahide’nin atarları, Barış’ın ofisindeki sekreter… Ancak bunların hepsi 2. bölümde birleşip bize asıl renklerini belli ettiler.



Öncelikle her karakterin komik tarafı olmasını çok sevdim. Aslı’nın evindeki durumlar, annesinin manifestoları, Çiçek’in Polyanna halleri, Gül’ün merakı…

Sonra Barış’ın teyzeleri. Handan, Cahide ve Miami’de ki Ferda teyzeler. Cahide’nin aileyi toplama ve idare çabaları ve tabi ki müthiş ikili Handan ve Hakan. Birbirlerine olan düşkünlükleri, Hakan’ın saf mı çocukluk mu henüz karar veremediğimiz halleri.

Dedim ya, her karakterin komik bir tarafı var diye. Dizinin “kötü kadın”ı, Barış ve Aslı'nın arasına girecek kadın İlayda dahi komik. Asistanı Sıdıka ile olan sahneleri, Sıdıka’ya hem atar yapması hem de onun sözünden çıkmaması. Beraber kurdukları “Barış’ı elde etme” planlarını izlemek gerçekten keyif veriyor ve eğer dizinin kötü kadınını izlerken keyif alabiliyorsak daha ne isteriz ki?


Yazı devam ediyor..



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER