Şevkat Yerimdar, iyi
tanıdığımızı sandığımız, bu nedenle gerçek hayatta da ekranda da görmeyi tercih
etmediğimiz insanlara benziyor. Ama değil. Şevkat'i tanımayanlar için onu biraz
anlatmak, tanıyanlar için de yeni bir pencere açabilmek adına yazıyorum bunları…
Uzaktan baktığımız
her şeyi, bildiğimiz başka şeylere benzeterek tanımaya çalışırız, doğamız bu.
Şevkat de uzaktan bakıldığında kaba saba, sığ, anlayışsız, maço, bağnaz bir
adam. Ama yakınlaştıkça detaylar beliriyor, izledikçe tanıyor ve anlıyorsunuz
farklı biri olduğunu.
Şevkat kaba görünen bir adam; ama kötü niyetli olduğu ya da kendini
diğerlerinden üstün gördüğü için değil. Pek çok başkaları gibi, çoğumuz gibi,
iş ortamında başka, kadınların yanında başka, kendi sosyal çevresinde başka kılıklara
bürünmediği, her yerde aynı adam olduğu ve kibarlığa o genel geçer değeri
atfetmediği için kaba bir adam. Koşullara göre şekil almadığı, kendi olmayı hep
muhafaza ettiği için doğal hali insanlara kaba geliyor demek belki de daha
doğru.
Yani Şevkat dürüst
biri. Silahtan kaçan Pascal'ın Şevkat'e rastladığı sahneyi hatırlayın.
Pascal'la silah zoruyla evlenmek isteyen kadının karşısında, üzerine silah
doğrultulmuşken bile tetiğin ardındaki insanın suyuna gitmek yerine, içinden
geçeni hiç eğip bükmeden, lafı dolandırmadan tüm çıplaklığıyla sözcüklere
dökebiliyor. Pascal'a "evlenmeyi kabul et de kurtulalım"
diyebilecekken, "bu kadınla evleneceğine öl gitsin" diyor.
Konunun kendisiyle bir ilgisi yokken bile silahın önüne atlayabilen birinden korkmayın!
Aslında Şevkat için,
kabadan ziyade sert demeyi tercih ederim ben. Sert olması öğretilmiş, sert olma
kimliği giydirilmiş üstüne. Geçmişini çok iyi bilmiyoruz henüz, ama onun
gibileri tanıyor, biliyoruz. Belki erken yaşta babasını kaybettiği için üzerine
atılan 'evin reisi' rolü onu erkenden büyüttü ve 'büyük adam' olmayı böyle
anladı, belki yoklukla mücadele ederken zamanla pişti, belki sokağın sert
koşulları nasırlaştırdı onu böyle, belki cüssesine yakıştırılan korumacı hali
kabullenip giyindi üzerine, belki de ne yaparsa yapsın ardında bırakamadığı
adalet duygusu, adil olmayan bu dünyaya karşı ayaklanmasına sebep oldu.
Ve sonuçta,
haksızlığa tahammülü olmayan, adaleti de öyle çok uzaklarda aramayan bir adam
çıktı karşımıza. Çoğu zaman mücadelesinde başarısız olsa da… Son bölümde,
Pascal'ın Şevkat'e "Oğlum, bizim hayatımız ofsayt!" demesi bazı
ışıkları yaktı zihnimde. Çünkü Şevkat'i en iyi özetleyen cümlelerden biriydi
bu.
Şevkat'in hayatı
ofsayt, o kadar doğru ki. Hep çok çabalayan, çok koşan, o kadar çok koşan ki
makbul sınırı aştığı için hamleleri hep boşa çıkan bir adam. Ofsayt deyince
ister istemez akla geliyor ama, Şevkat'i Ofsayt Osman'a benzetecek değilim
burada. İyi niyetlilik ve kıymet bilirlik bakımından benzeseler de, Ofsayt
Osman daha naif bir adam ve daha sade, daha dolaysız hikâyelerin kahramanıydı.
Onun dünyasında entrikalar değil, -olsa olsa- yanlış anlaşılmalar değiştirirdi
olayların akışını. Şevkat ise daha hesapçı, daha acımasız bir dönemin çocuğu,
bu nedenle çok daha sert bir üslupla karşılıyor olanları. Belki bu yüzden de
ara sıra golü bulduğu oluyor, olacak…