Savaş: Tek suçlu gerçekten Savaş mı?

Oyun boyunca karakterlerin sürekli tekrarladığı bir cümle mevcut “Asla yapmam dediğimiz ne kadar çok şey yaptık…” Yazar burada aslında çok büyük bir ironi yapıyor lâkin buna daha sonra geleceğiz..

Oyunun ilk bir iki dakikasında Anne – Semira ve Benina karakterleriyle tanışıyoruz. Ve daha hemen oyunun başında Benina’nın Semira’ya sataşıp “Sana işte böyle tecavüz edecekler, sonra da suratına işeyecekler” diye bağırmasıyla bugüne kadar yaşadıkları vahşet hakkında fikir sahibi oluyoruz.

Hemen ardından da öldü zannedilen Baba’nın savaştan kör olarak döndüğünü görüyoruz, biraz daha sonra da Ivan Amca ile karşılaşıyoruz. Ve bu başlangıcın ardından da 90 dakikayı bulan bir hikayeyi seyrediyoruz..  Oyun boyunca tarih belirtilmese de bir takım göndermeler sayesinde geçen zamanın toplamda birkaç hafta ya da en fazla birkaç ay olduğunu anlıyoruz.

Şu ana kadar hep oyunun iyi taraflarından bahsettim, ancak ne yazık ki birde ayın karanlık yüzü var..

Eğer oyunu seyrederken sahneler arasındaki tutarsızlıklara dikkat etmez ve neden sonuç ilişkisi aramazsanız, bütün oyun boyunca başlarına gelen felaketler için karakterlere üzülür ve herkesin yaptıkları için kendilerine göre haklı sebepleri olduğuna inanabilirsiniz. Ancak gerek uyarlama yaparken hikayeye dahil edilen bazı diyaloglar, hem de karakterlerin dengesiz davranışları zaman zaman sizi oyundan uzaklaştırabiliyor..

Misal, hiçbir zaman anlamadığım ve asla da anlayamayacağım bir sakillik ne yazık ki bu oyunda da mevcut. Yabancı bir eseri sahnelerken neden ısrarla içine kendi kültürümüzden eklemeler katmak zorundayız? Eğer elinizdeki eseri kendi kültürünüze uyarlayacaksanız ya tamamen uyarlayın, ya da bırakın olduğu gibi kalsın..

Oyunda gördüğümüz karakterlerin isimleri yabancıyken arkadaşlarının isimlerinin Türkçe olmasının mantığı nedir mesela?

“Camiyi falan hep otoparka çevirdiler.” – “Güneye tatile mi gittik, savaşa gittik.” gibi göndermelerin seyirciyi oyunun gerçekçiliğinden uzaklaştırmaktan başka neye faydası var?


Son olarak karakterlerin davranışlarındaki bir takım tutarsızlıklardan da bahsetmek istiyorum..

Oyun boyunca Benina’nın fahişelik yaptığı için kendini çok kötü hissettiğini ama ülkeden kaçmak için para biriktirmesi ve başka hiçbir çaresi olmadığını görüyoruz. Ancak bu durum kendisine ağır geldiği için de madde bağımlılığı mevcut. Gel gör ki Benina’yı izlediğimiz bir saatten fazla zaman süresince defalarca fahişelik yapmış ve bu yüzden her seferinde isyan etmiş olmasına rağmen sadece 2-3 dakikalık bir sahnede onu madde etkisindeyken görüyoruz. Geri kalan bütün oyun boyunca Benina gayet kendine ve aklına hakim bir tavır sergiliyor. Oyundaki en büyük açıklardan biri bence bu, hepimiz biliyoruz ki madde bağımlılığı öyle canınız istediğinde kendi kendinize engelleyebileceğiniz bir bağımlılık türü değildir.

Baba karakterinin Benina’nın ruj sürdüğünü ilk fark ettiğinde verdiği çok sert tepkiyi göz önüne alınca, sadece birkaç gün sonra kızının fahişelik yaptığını fark ettiğinde hiç sesini çıkarmaması yine oyunun büyük boşluklarından biri. En azından içinde bulundukları durumun vahametini anladığı için ses etmediğini ama yine de kendi içinde bir hesaplaşma yaptığını görmemiz lazımdı diye düşünüyorum.

Yine oyundaki bazı sahnelerin çok fazla kör göze parmak şeklinde yansıtıldığını ve ajite edildiğini düşünüyorum. Zaten oyunun en başından beri defalarca hem annenin hem de kızların tecavüze uğradığını öğrenmişken, üstüne birde 11 yaşındaki Semira’nın babasına nasıl tecavüze uğradığını anlatmasının ne manası vardı? Ayrıca madem Semira zaten daha önceden defalarca tecavüze uğramıştı, o zaman daha oyunun ilk sahnesinde Benina neden Semira’yı “Sana nasıl tecavüz edecekler biliyor musun?” diye korkutmaya çalışıyordu?

Ve geldik en can alıcı noktaya, ne demiştik?

“Savaştan önce asla yapmam dediğimiz ne kadar çok şey yaptık…”

Evet savaşın getirdiği zor şartlar, açlık sefalet ve rezillik insana asla yapmam dediği şeyler yaptırabilir. Kocasının öldüğünü düşünen kadın kayınbiraderiyle ilişki yaşayabilir. Ailenin genç kızı açlıktan ölmemeleri için fahişelik yapmaya başlayabilir ve tüm aile buna sessiz kalabilir. İnsanlar bu acılarını bastırmak için uyuşturucu kullanabilir, açlıktan ölmemek için kendi köpeklerini kesip yiyebilirler, hatta düşman askerleri sizi kendi çocuğunuzu döve döve öldürmek zorunda bile bırakabilir.

Lâkin fırsatını bulduğunda insanların ne kadar iğrenç işlere de bulaşabileceğini gösteriyor yazar oyun boyunca, yeter ki vicdanlarını rahatlatabilecekleri ve arkalarına saklanabilecekleri bir bahaneleri olsun..

Nekrofili olmanızın savaşla ne gibi bir alakası olabilir? Kendi kızınızı taciz etmenizi, tecavüze yeltenmenizi hangi sebep sağlayabilir? Ülkeden kaçırmanız için size yalvaran yeğeninizden, bunun karşılığında cinsel beklentiniz olduğunu ima etmeniz için ne kadar uzun süre savaş altında yaşamanız gerekir?

Bunların hiçbiri savaşla alakalı değildir. Bunlar ar, namus, hayâ, tıynet gibi kavramlarla ilgilidir...

Not: Oyun boyunca Anne ve Baba karakterinin adı hiç dile getirilmemektedir..

Valandil..


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER