Defne’nin “İstifamı sunmak istiyorum."
repliğiyle hem Ömer hem bizler kendimizi gayya kuyularında bulmuş olduk. Gözü yaşlı Defne “ Ömer Bey siz o gün bana açıkça
söylemiştiniz zaten ben böyle şeylere işyerinde sıcak bakmıyorum diye. Ben o
gün anladım her şeyi. Efendim. Ya siz bana işkence etmeye mi geldiniz? Hayır
açık açık her şeyi konuşmak için geldim. Ben artık hiçbir şeyin gizli kalmasını
istemiyorum Defne. Artık daha fazla utandırmayın nolur konuşmayalım. Ya ben ne
yapıyorum ki? Ömer Bey ben artık daha fazla dayanamıyorum gerçekten istifa
etmek istiyorum. Lütfen istifamı kabul edin. İstifa etmek istiyorsun gitmek
istiyorsun tamam sen bilirsin yarın şirkete gel istifanı ver.”
Kalpler paramparça olmuş bir sabaha uyanılır. Ömer’in
takındığı rol vurdumduymaz umursamaz zaaflarını göstermekten çekinen oldukça
öfkeli alaycı ve çok zor bir adam olurken sonu mutluluğa yelken açan sakin bir
limana demir atacaktır. Her ne kadar fırtınaların sonu açılan mutluluk kısa
sürse de malum bizim KİRALIK AŞK evreninde en doğal halimiz böyledir bizim.
“Defne iş hayatında dramatik sonlara yer yok. Profesyonel bir şekilde
işini bitirirsin sonra gidersin.”
Diyerek 15 gün daha çalışacağının direktifini verir
Defne’ye. Sinyor İplikçi büyük bir öfkeyle söylerken tüm bunları kalbi, aklı ve
gururu arasındaki savaşta Defne’nin yaratacağı deprem buz dağının sadece
görünen yüzü olacaktır. O duvarlar tek tek yıkılacak altından çıkacak saklı
duran o naif duygulara kendini teslim edip çokça evrilecektir.
Tilkilerin kuyruklarını ustalıkla bağlayan Nöro'ya göre “ Bir
erkek bir kadından bahsediyorsa ondan hoşlanıyordur. Ama bir erkek bir kadından
ASLA bahsetmiyorsa mutlaka hoşlanıyor demektir.” Meriç Hanıma tekrardan
selam olsun. AŞK bu işte neler yaptırır derken Neriman bizim inatçı keçileri
kastetmiyor zaar. Çünkü DEFÖM sadece inatçılık yapıyor da ondan. Bunların
kavgaları bile bir hoş canım ya.
İlk öfke patlamasını Defne’ye hayran hayran bakarken gördüğü
Sinan’a aktarır Ömer. Sinan’ın deyimiyle “Ana kartın yanacak fanın falan bozulmuş çık
bir hava falan al.” der. Ömer’i daha da çileden çıkararak. Aslında adam
kıskançlıktan ve yanlış anlamalardan sinir tavan yapmış bir haldedir.
Suratı asılan Defne’nin yanına gelen Sinan “Sen
yüzünü astığın zaman önce güneş gidiyor sonra böyle bulutlar geliyor sonra da
yağmur yağmaya başlıyor o yüzden asma suratını.” dese de ileride aslında Defne’nin hiç onun
kalemi olmadığına inanmak zorunda kalacak. DEFÖM için Gözlerin ilk kime kilitlenirse
hayatın onun kalbini aramakla geçermiş meğer ve bulunca o kalbi başka kalplerin
sesine sağır bakışlarına kör olurmuş yüreğin.
Bu sırada o pisss Yasemin aklınca Defne’ye haddini
bildirmeye çalışır “Sizin gibi kızlar asla yol yordam bilmez.
Üstleriyle nasıl konuşacaklarını öğrenmezler dimi. Bilirim bilirim sizin gibi
kızlar kendilerini her zaman laflarla ifade etmeye bayılırlar sanki herkes
onların duygularını merak ediyormuş gibi neyse büyüdükçe öğrenirsin. Ben
duygularımla büyümeyi tercih ediyorum. İyi gelme hallerine hiç kafam basmıyor
öyle planlar yapamıyorum ne yazık ki.”
Kankalık mertebesinin en üst katmanına demir atmış bulunan
İso Yasemin’i görünce aklını hafif bir tatile gönderir.
Neriman bu sefer Koray'a teknik taktik vermeye başlar “Vicdan muhasebesiz sır saklamanın inceliklerini öğreteyim ben sana. Bak şimdi
sır saklamanın bazı kuralları vardır. İlk olarak o sırrın herkes tarafından
anlaşılabileceğine öyle çokta gizli saklı bir şey olmadığını düşüneceksin. Bu
senin üstündeki baskıyı azaltır. Orta da olanı kimse görmez. Sonra kendine ne
kadar zeki olduğunu hatırlatacaksın. Ben bu zekayla bu sırrı saklarken bu durgun
zekalılar mı anlayacak bee diyeceksin”
Defnecik gene İso’ya döker işini “Korkmadıkta ne oldu bak bildiğin
ayağıma sıktım şimdi de can çekişiyorum. Göze aldık bunları Defocum ben sana
dedim en fazla ölürüz ne var dedim. Yok yani insan o gazla böyle bir şey
yapıyor gaza geliyor olmuyacak her şeyi olcak sanki ama HAYALLER BAŞKA HAYATLAR
BAŞKA diyorsun. Sen çok mu kötüsün İso yerin üstünde göğün altında bir yerlerde
ne bileyim. İso ya biz saf mıyız? Naif miyiz? Basiretimiz falan mı bağlandı
bizim anlayamıyorum bildiğin hayattan mucize istedik. İsteriz tabii kızım Allah
Allah herkesin hayattan mucize isteme hakkı var. Olmadı başka denedik en
azından ama kaybettik işte yenildik. Nolcak şimdi birileri kapıyı göstermeden
ince ince ceketi alıp çıkmak lazım. Defocum başka da bir şey bilmiyorum bende.
Ya bi türlü çıkamıyorsak”
Defne’nin odasında hafızasına depolarken Defne’nin yemekten
dönmesiyle rolüne bürünür gene Sinyor İplikçi “Nerdesin? Öğle yemeğindeydim.
Şirkette bu kadar iş varken yemeğe mi çıktın? Öğle molası benim hakkım
isterseniz iş yasasını birlikte inceleyelim ben sonuçta haklarını bilen bir
personelim. Şimdiye kadar böyle bir hakkın peşinde değildin? Evet değildim ama
fark ettim ki iş dünyasında dramatik fedakarlıklara yer yokmuş. Hepimiz
profesyoneliz sonuçta”
Cevap verememenin ağırlığı altında sinirden Defne’nin
odasını terk eder. Camlı bölmeden birbirlerine bakan iki inatçı keçi Defne’nin
jaluziyi Ömer’in suratına kapatmasıyla kozlarını biraz olsun paylaşmış olurlar.
Koriş Ömer’e manken beğendirmekten bunalmış bir haldeyken
aklına sadece külkedisini beğenecek olan Sinyor İplikçiye kimi beğendireceğini
bulur geriye bir tek Defne’yi ikna etmesi kalır. Koray Defne’ye:
“Seninle bir anlaşma yapmam lazım. Sana şimdi öyle bir laf sokarım ki
tabi teklifimi kabul etmezsin diye susuyorum korkuyorum birazda. Tamam ne
teklifi? Sana bir şey söyleyeceğim ama
kimsenin haberi olmayacak bundan tamam mı? Ayy entrika yok yok benim hayatımda
yeterince entrika var çok teşekkür ederim ben daha fazla dayanamayacağım. Kız
para veririm. Yok. Kıyafet veririm. Var. Ünlülerle tanıştırırım. Ya ben
ünlüleri tanımam istemiyorum teşekkür ederim Koray Bey. Ne istiyorsun peki.
Evime gitmek istiyorum. Ev veririm ev ayyy veremem çok abarttım ne var kabul
etsen ya kız bende KALP var ya böyle gecenin bir yarısı kalp krizi geçirip
ölürsem çok üzülürsün arkamdan. Ne var ne olur ki sanki sende böyle diğer
mahalle kızları gibi böyle küçük maddiyatçı yemleri kabul etsen nolur ölür
müsün? Ya böyle ölürsem gidersem bak kalbim sıkıştı yine tekliyor böyle arada
da o yüzden. Tamam yani kabul napcaz. Aman böyle fotoğraflarını çekeceğim ayak duruş.
Ama. Yüzünü falan çekmeyeceğim merak etme. Ömer Bey böyle kızmasın valla şu
günlerde hiç olmaz çünkü çekemem yani hiç sırası değil” Bol kahkahalı bir çekim maratonu her
izlediğimde sevgiyle ve mutlulukla kucaklar beni.
Ömer’in rüyası karşılar bizi sabah olunca çilek yiyen bir
Defne’yi gören Ömer “ Ooo hani kahvaltı falan hazırlanmamış.
Hemen de yani böyle bir şey söylemek insan önce bi günaydın der bi tatlı tatlı
bakar lütfen ama yani. Sen her sabah böyle güzel uyanmak zorunda mısın? Nerem
güzel ya saçıma bak ÇARŞAMBA CADISI gibi. Ben bayılıyorum ama bu haline onu
napıcaz? Ayrıca bundan sonra sana gülümsemekte yasak. Aaa niyeymiş o? Bak hala.
Baya baya ciddisin yani yalnız hep alev aldı buralar. Almasın mı? Alsın madem
içimiz ısınsın…” Bizim
masalımızda bu rüyaların çıkma gibi bir huyu vardır. 5 dakikada değişir bütün işler aynen öyle bir
hayat masalı bu KİRALIK AŞK.
Mutlulukla eve gelen Defne “Bugün sinir stres yok Defne
Hanım kavga etmiyoruz sinirlenmiyoruz bugün sinirlerimizi aldırıyoruz.
Sinirlerimizi aldık sinirlerimizi alıyoruz hoop çöpe atıyoruz.” Not yazdığı kağıtların yerinde
olmadığını gören Defnecik “Vay be demek öyle bende içimden atmanın bir
yolunu bulurum elbet . Bende burada 1dk fazladan görcem diye delireyim. Aferin
Defne çok güzel şahane çok güzel “ diyerek söylenirken arkasından
saçlarına uzanan Ömer’in eli değemez sevdiği kadının o güzelim kızıl saçlarına.
KIZLARIN EN İYİ ARKADAŞLARI AYAKKABILARIDIR Konsepti ve Ömer’in
fotoğrafları görmesiyle Şimşekler çakmaya rüzgarlar fırtınaya dönmeye kalp
yerinden çıkmaya ve gökkuşağı belirmeye başlar.
“ Budur hem de fazlasıyla budur. Çok beğendim”
O pisss Yasemin sayesinde dolup dolup sel olup çağlayan gibi akmak için Defne büyük
bir kırgınlık ve kızgınlıkla kendini kırmızı kapının önünde ardı ardına bastığı
zillere ve öfkesine teslim eder
“Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz ya? Siz beni delirtmeye mi
çalışıyorsunuz? Tebrik ederim başardınız çünkü. Sen gel gel bi kahve yapayım
konuşalım bi rahatla gel. Yok yok bi dakka siz patronsunuz ben yapayım kahvenizi.
Defne sakin ol dedim. Olmayacağım tamam mı sakin falan olmayacağım. Ama kahveni
hangi fincanda içersin diye sormadınız ben size göstereyim. Bu mu bu değil buda
değil buda değil. Bırak bırak yeter”
Hayko Cepkin’den Gelmez olaydım şarkısı ile tüm bu yaşananlar silinmez
izlerle yüreğime işlemiş oldu.
Yazı devam ediyor..