Gerçek bir masala veda*

Aşk olsun.
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de, kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

İlk aşkınızı düşünün sevgili okur. Hâlâ ilk aşkınızın içinde olsanız da, üzerinden başka aşklar geçse de ya da önemli değil, siz düşünün. Her şey unutulur da hisler baki kalır. Bir süre sonra olayları unutur da insan, o olayın hissettirdiklerini ömrü billah unutmaz. O yüzden, Kiralık Aşk da öyle bir şey tam olarak. Bazen bir cümle, bazen bir melodi, bazen bir şarkı, bazen yalnızca "şahane bir an" beni veyahut sizi alacak eski zamanlara götürecek yine günün birinde, kendini hatırlatacak. 

Bir masalın sonunu bilirsiniz; yine de dinlemek istersiniz. Çünkü mesele masalın sonu değil, masalın içinde olmaktır aslında. Külkedisi ayakkabısının tekini düşürdüğünde arkasından seslenmek istemezsiniz; prensin onu bulması o ayakkabının tekine bağlıdır çünkü. Kötü kalpli üvey anne ve kız kardeşleri, Külkedisi'ne kötü davrandığında çok kızarsınız, onu korumak istersiniz belki. Ama siz dinlerken ne hissederseniz hissedin, sonunda, prens ve prenses hep mutlu olur. Bu yüzden güzeldir masallar. Sonu hep mutlu bittiği için. Masallara inanarak büyüyüp, gerçek hayatın içinde, daha yolun başındayken yorgun düşen Defne, mucizelere inanmaktan vazgeçer zaman zaman, ses etmezsiniz; Ömer mucizelere tekrar inanmasını sağlayacaktır çünkü. 

Çocukken, aynı masalı her dinlediğimde başka başka anlamlar çıkartırdım. Büyüdüm; bazı filmleri tekrar tekrar izlerken, bazı kitapları tekrar tekrar okurken, başka bakış açıları kazanmaya başladım. Başka baktıkça daha çok anladım; daha çok anladıkça daha fazla sevdim. Sonra bu olay Kiralık Aşk'ta da başıma geldi. Tekrarına denk geldiğimde kanalı çevirmeyi bırakın, tekrarı var diye özellikle açıp izledim. YouTube'da gezinirken kendimi Kiralık Aşk videolarında buldum. Bazen de nedensiz, yalnızca açıp Kiralık Aşk izlemek istediğim anlar oldu. Bölüm yorumları yapmak da bahanem oldu aslında; yazabilmek ve doğru yerlerin altını çizebilmek için defalarca kez izlemem gerektiğine inandırdım kendimi. Ve şimdi, son satırlar sevgili okur; son* Kiralık Aşk buluşmamız. 

Utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

Masallara inanarak büyüyen bir genç kız, kendi masalını yaşayıp, kendi hayallerine bir adım atarken benim hayallerimin gerçekleşmesine vesile oldu mesela. Şimdi okuması çok basit duran bu cümlenin benim içimdeki anlamlarını benden başka kim bilebilir? Çocukluğumdan beri yazar olmak isterken, start vermeme vesile olan Kiralık Aşk'a veda etmemi beklemeyin benden. Son Kiralık Aşk satırları bile olsa kaleme aldığım, eğer ciğerinizi bırakmanız gerekiyorsa, veda etmezsiniz olur biter. Ben de öyle yapıyorum sanırım. Virgül konmuş bir hikaye olarak bakıyorum Kiralık Aşk'a. Hatta size virgülden sonrası için bölüm özeti geçeyim isterseniz; Defne ve Ömer kendi evrenlerinde aşklarını son sürat yaşamaya devam ediyorlar! Bir oğulları da oldu. Bildiniz; aynı Ömer İplikçi. Haddim olmayarak -veya bu kadarına hakkım vardır- adını Rüzgar koydum. Belki bir kızları daha olur, adını Masal koyarım, henüz karar vermedim. Defne, başarılı bir tasarımcı oldu. Annesiyle barıştı; önce ona çok kızdı ama sonrasında affetti. Bunları size uzun uzun anlatmak istemiyorum aslında, belki sizin gördüğünüz evrende bambaşka bir hayatları vardır. Olabilir de. Anlıyorum. 

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Bir tepeden aziz İstanbul'a bakarak yazıyorum bu satırları sevgili okur, başladığımdan bu yana kaç gün geçtiğinin farkında bile değilim. Duruyor bir köşede, bitirilmeyi bekliyor. Çok özendiğimden falan değil, kaçınılmaz sona gelmek istemediğimden. Yazmadıkça, ama yazılmayı bekleyen bir final yazısı olduğunun bilinciyle yaşadıkça, hâlâ içimde bir yerlerde gönüllü bir mesai olarak duruyor Kiralık Aşk yazarı olmak. 

Dilara: O değil de, hala yazamadım. 
Virgo: Yazarsın, olsun, istediğinde. 

Yazı devam ediyor...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER