Hayat Şarkısı: Annelik savaşında ilk perde

Hayat Şarkısı: Annelik savaşında ilk perde
Nihayet “Doğuran mı annedir, büyüten mi?” meselesinde ilk perdeyi açtık. İkinci perdeyi Bahar’ın çevresinde, Hülya ve Melek’in arasında izleyeceğiz. Fakat öncesinde Hülya’nın Filiz’le mücadelesine tanık olup sorumuzun cevabını bulmamız lazım.

Uzun uzun Hülya’yı ne kadar sevdiğimi ya da anneliği hakkındaki düşüncelerimi yazmayacağım. Zaten artık herkes bu konudaki fikrimi biliyor. Filiz hakkında düşündüklerimi de bu yazıda dile getirmiştim.



Bugün ise biraz zamanda yolculuk yapmak istiyorum. Hülya ve Filiz’in geçmişi, Mehmet’in doğumu ve sonrası…

Hülya da Filiz de zor bir çocukluk geçirmiş; Hülya bu zorluklardan güçlü kalarak sıyrılmayı başarırken Filiz en ufak bir yıkılışta daha da dibe çökmüş.

Hülya, Filiz’e “Bu bebeği doğur, ben büyüteceğim.” demese Filiz ya bebeği aldıracak ya da doğurup kendi kendine büyütmeye çalışacaktı.

Filiz, bebeği aldırırsa zaten konuşacak bir meselemiz de olmayacaktı. Peki Filiz bebeği doğursa ona nasıl bir anne olurdu? Bizim Almanya’da bıraktığımız Filiz’in -iyi bir anne- olacağını düşünmek doğru olmayacaktır. Peki, şu anda tanıdığımız Filiz nasıl bir anne olur? Filiz, artık ayakları yere basan, maddi güçleri olan, iyi bir hayata sahip bir kadın. Bu noktada birini sevip de hamile kalsa elbette iyi bir anne olabilir. Ama mesele Mehmet’e indirgendiğinde Filiz’in iyi bir anne olacağını düşünebilir miyim? Hayır!

Mehmet, Filiz için bir güç göstergesi. “Oğlumu istiyorum!” haykırışlarının alt metninde “Seni yeneceğim Hülya!” var. Ve her şeyden önce Filiz, Mehmet’le duygusal bir bağ kurmadı. Doğururken bile para pazarlığı yaptı, bebeğini sattı.

Hülya’nın önceliği ise Filiz’e o teklifi yaptığı andan itibaren daima Mehmet’ti. Mehmet’i sevdi, Mehmet’i düşündü, Mehmet için hareket etti. Buraya kadar her şey bildiğimiz gibi. Peki, ya bundan sonrası?

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER