Bak Ömer de inanmış sevgili "İş
Arkadaşısı". ^^ Üç gün güleceğim ben buna bir saniye. Zaten siz çok güzel arkadaş oluyosunuz, o kadar güzel ki sorma
gitsin. Aa bak şimdi 27'de ne kadar güzel iş arkadaşı olduğunuz geldi. Sahi
acaba sen söylerken inandın mı? Bence hayır. Yanlışlıkla söylediğin
"Evet"i çevirmeye çalışıyordun anladım ben. ^^
Evet sayın seyirciler özlediğiniz çarpık
gülüş, mutlu surat, ayar bozan yakışıklılık, aşırı derecede karizma Ömer
İplikçi muzurluklarıyla karşınızda. İtiraf edeyim ben bu yaramaz Ömer'i aşırı,
hatta aşırı x5 özlemişim. Sana Defne'yi sıkıştırmalar, o ciddi ciddi duran iş
kadını havasını bozmalar, adını unutturacak dereceye getirmeler yakışır.^^

"Bu kalp bana aitken sen istediğin kadar 'Bitti' de...Kalbinin sesini duyuyorum."
Bazen zaman alıyor, görebilmek... Kalbinin sesini duyabilmek. Yakınlaşmak gerekebiliyor anlayabilmek için bazı şeyleri. Ömer de aynen böyle yaptı. Yanına gelmesi gerekiyordu Defne'nin, görmeliydi acısını. Hatırlatmalıydı anıları, ne kadar mutlu olduklarını... Canı yananın sadece Defne olmadığını anlatmalıydı. Harlamalıydı içindeki koru. Bu yüzden gelip oturması için karşısına damarına bastı. İstediğini de aldı. ^^
"Korkuyorum."
"Korkma, ben eminim artık."
"Korkmasın, ben eminim durduğumuz yerden."
"Korkuyor musun benden? Korkma, korkma..."
"KORKMUYORUM!"
Aman Allah'ım! Bu kulaklar neler duyuyor? Mendiller nerede? Nuraaan, koş mendilleri getir! Defne korkmuyormuş artık. Aşktan, yanmaktan, kavrulmaktan, kırılmaktan... Ömer'den... Bence de korkmayın. Biz en başından beri eminiz sizden zaten.
Eteğimdeki taşları da dökeyim şuraya unutmadan:
* İlk lafım sana Bay İsmail Bey! Şu an o kadar resmiyim sana karşı. Çünkü bencillik ediyorsun, bilmeden de olsa bencillik ediyorsun. Defne'yi üzen Ömer değil, Ömer’sizlikti. Nasıl onu yaşama döndürecek ilacından alıkoymaya çalışırsın? Nasıl her gün yanında olan adamdan uzak durmasını, canının yanmasını kabullenebilirsin?
*İkinci olarak Nihan sana geleceğim. Tamam Defne'ye korkak deyip gaza getirdin, büyüksün. Amma velakin sen hayırdır ya? Her gördüğün erkek sineği cillobistan başkonsolosu ilan ediyorsun! Gerçi Ömer zaten kral oldu ama... Yine de gebertirim seni Nihan, otur evinin kadını çocuğunun anası ol!
* Bir sahne ne kadar amaçsız, boş ve saçma olabilir? Ya ben diyorum size gereksizi çok göstermeyin. Siz bir de giyinmesini gösteriyorsunuz, bir de ofiste soyduruyorsunuz. Allah rızası için bir de yakışıklı taklidi yaptımayın şuna. Olmuyor. O sahnenin tek amacı olabilir, o da Ömer İplikçi görmemişliğin vehameti. Çünkü Defne tenezzül bile etmedi. Aferin qıs! Ofis çalışanları da Zübeyir ve Aytekin'den başka erkek yok diye böyle zaar.
"Ömer İplikçi'ye maruz kalmayan
zavallı ofis çalışanları."
*Defne sen hep bak tamam mı bön bön bak.
Zaman alabiliyor görebilmek çünkü.
* Gereksiz şahsiyete son lafım, dikkat et
de o koca ayı seni boğmasın! Çünkü bizim buralarda o işler öyle yürümüyor!

"Sadece benim! Sadece benim Defne'm!
Sadece Ömer'in Defnesi!"
* Bu hafta hem ruhum hem bedenim hasta oldu. O yüzden yazım biraz özensiz, biraz kötü olmuş olabilir. Benim pek içime sinmedi. Ama yazmam gerektiğini de düşündüm. Bir kusurum varsa yine, affola.
*Ciğer parçalayan 54. bölümden sonra bu bölüm ilaç gibi geldi. Yazanına, oynayanına, çekenine, kuaförüne, makyözüne, stylingine kocaman alkış ve teşekkür! Haftaya kadar sevgiyle AŞKla sağlıcakla kalın! ^^