Sonrasında ise Ömer yeniden Defne’sini isterken, Defne
yeniden hız yapmaya korkuyordu. İçindeki alev kora dönmüştü çünkü, yavaş yavaş
yanmıştı yakmıştı. Üşümüştü ama şimdi yeniden yanmaktan korkuyordu... Bu
yüzdendi "Bitti!" diye haykırışları. Kral dönmüştü, o ördüğü kalın
duvarlarını aşmak üzereydi üstelik. "Teslim ol bana! Etrafın sarıldı. Her
yerde anılarımız, saçının her bir telinde izim, gözlerinde mührüm var.
Sarıldın! Kaçamazsın artık benden. Hem zaten, her yerde beni ararken kaçman da
çok saçma değil mi?"
Evet saçmaydı, o da biliyordu. En sonunda
varacağı yerin Ömer olduğunu o da biliyordu. Hala Ömer'in olduğunun o da
farkındaydı. Ama işte o içindeki korun yeniden alevlenmesi gerekiyordu. Bunu
yapabilecek tek kişi ise elbette yanardağıydı, Ömer’iydi... İttiği kişinin sarıldığında yeniden dirildiği kişi olduğunu
hatırlaması gerekiyordu. Ömer'sizken hayatını düzene sokmadığını hatta hiç
yaşamadığını anlaması gerekiyordu. Ama anlamaktan, hatırlamaktan da korkuyordu.
Hatırlarsa, duvarlarını yıkması gerekecektive bilirim müthiş bir
acıdır.
Bu yüzdendi Ömer'e gitmesini istediğini
söyledikten fikrini değiştirmesi. Yalnız Ömer sen nasıl bir ADAMsın! Eğer
Defne'yi varlığın üzüyorsa, yokluğunun acısına katlanmayı yeğledin ya. Daha
sana söylenecek bir söz yok. "Korkuyor musun benden? Korkma, korkma..."
Nasıl üzüldün değil mi, bitirdi diye her şeyi? Nasıl korktun yeniden Defne'n
olmayacak diye? Öyle bir şey olamaz merak etme, sen ona o sana ait. Başka
denklemi yok bu hikayenin. Zaten aşkta da söz verilmez endişelenme. Bunu
"Söz veriyorum bir daha senin için ağlamayacağım." demesine rağmen
sen çıkar çıkmaz ağlayan Defne'den de anlıyoruz.

"Aşk biter.. Yalan!"*
Bir kutu nelere neden olabilir? Mesela bir adamı hayata döndürebilir mi? Yeniden nefes almasını sağlayabilir mi? Evet sağlar! Eğer o kutunun içinden taşan kocaman bir sevda çıkarsa. Çıkan t-shirt değildir kıymetli olan, hatırasıdır. Ömer'i hayata döndüren bir kutuydu, dışarıdan bakıldığında önemsizmiş gibi duran bir kutu... İçine bakıldığındaysa derinliğinde kaybolunacak hatıralar sakladığını anladı. Bu da heralde Defne'yle ilgili her şeyi merak etmesinin ödülüydü.

"Bir umut yeter, nefes almaya..."
Daha sonra kırmızı ışıkta beklemekte olan Ö.İ. aracı, yeşil ışığı görmesiyle gaza köklenerek D. şehrine doğru yol almaya başlar. Ö.İ. aracı D. şehrine kaç günde ulaşır? ^^ Göreceğiz bakalım. Bas gaza uçur bizi Ömer İplikçi, gereksiz şahsiyeti falan da takma kafana. O seninle aşık atamaz. Tüm benliğiyle tüm benliğini ezerek geçen bir adamın karşısında duramaz. Kendi kalbi de paramparçayken sevdiği kadının kırılmasına daha çok üzülen adamla her şeyi oyun zanneden bir .... hiç bir olur mu? (Noktalı yerleri istediğiniz gibi doldurabilirsiniz. İsim kullanmıyorum.)
Hazır lafı açılmışken şunu da söyleyeyim. Sadece senin kalbin mi kırılan Defne? Yalvarıyorum sana yalvarıyorum ne olur biraz karşındakini de anlamaya çalış, empati kur. Ömer hayatını kaybetti, tüm güvenini, doğru bildiklerini... Senin en azından yanında olanlar var. (Gerçi onlar da seni zorluyor farkındayım. Eskiden olsa bu cümleyi daha rahat kurardım.) Yani sen düşerken Ömer de düşüyordu, dikenli sır topu ve her yanına batan cam kırıklarıyla birlikte...
Sinyali alan Ömer'im, İplik'çim, Esmerlerin Şahı direksiyonu çeviriyor, yön değiştiriyor. Defne'nin sevgisinden emin olduğuna göre, başkasıyla da olmadığını bildiğine göre artık harekete geçmesinde sıkıntı yoktu. Defne'cim, Kızılım sen neden böyle yapıyorsun? Hasta oluyorsun adama işte besbelli. Hem her yerde arıyor, hem de çıkmış "Bilki bi gin irkidiş iliriz." diyosun. Bi’ de inanmışım gibi çek şuradan. Kesin sistemlere bakmaya gidiyorsundur Defne, inandım ben.
Yazı devam ediyor.