Kiralık Aşk: Ne oldu, hoşçakalamadık di' mi?

Defne Topal… Tasarımı bırakmış, Lojistik Müdürü olmuş. Bir zamanlar "her şey sana benzesin istiyorum" diyen adama duyduğu öfkeyle ona benzememek için kendine bambaşka iş alanları mı seçmiş, yoksa her çizdiğinde Ömer'i düşünmemek, hatırlamamak, kalbinden silip atabilmek için kendine inandırdığı bir yalan mı bu? Bunun cevabını zamanla görmek isterim, hatta yeniden çizebildiğini de görmek isterim... 

Defne’nin geçen bir yıl içerisinde nasıl toparlandığını, neler yaşadığını da görmek isterim. Ama benim Defne'ye dair en görmek istemediğim şey öfkeydi. Bekledim ki Defne, "Yalan söyledin dedin, güvenemiyorum sana dedin, benden ne istiyorsun?" gibi cümlelerle öfke kusmak yerine Ömer'i anlamaya çalışarak, onda açtığı yaraları unutmadan konuşsun... Kızgınlığını değil de kırgınlığını ifade etsin. Bir sene boyunca Ömer'i çok iyi tanıdığını ifade ederek, sır açığa çıkarsa kesinlikle onu kaybedeceğini düşünerek, hem kendisini hem Ömer'i (hem de bizi ) defalarca yaraladı. Zaten sonunu bildiği, daha doğrusu olabilecekleri öngördüğü için işleri bu noktaya getirdiğini bile bile, hem de yüzlerce fırsatı olmasına rağmen sırrı açığa çıkarma şeklini olabilecek en korkunç şekilde yaptığını bile bile, Ömer’i ne kadar yaraladığını göre göre, şimdi neden bu kadar öfkeli? 

Ve en önemlisi neden olayları öylece akışına bırakmış? Neden mücadele etmemiş? Neden onunla tekrar konuşmayı hiç denememiş? Bu derece şiddetli kızgınlığına kafamda oturtamadığım bu gerekçeler yüzünden asla hak veremiyorum ama kırgınlığını belki anlayabilirim; "üzülmeye, kırılmaya hakkı yok" demek her iki tarafa da haksızlık olur. 

Defne'nin (Ömer ne kadar haklı olursa olsun) terk edilmeyi, geride bırakılmayı gururuna yediremediğini, sırrı anlatmaya aniden karar verdiğinde bile içinde bir yerlerde belki de aşklarının galip geleceğini, Ömer'in onu affedeceğini düşündüğünü, belki de o yataktan çıkmadığı aylarda geri geleceğini hayal ettiğini ve bir şekilde her şeyin düzeleceğini beklediğini, bütün bunlar olmayınca hepsini içine ata ata kırılıp dökülmesini anlayabilirim. Buraya kadar Defne'nin ruh halini anlamam mümkün ama önünde sonunda bu sır ortaya çıkınca olacakları defalarca öngördüğü halde her defasında (ki bana göre en önemli dönüm noktalarından biri 23. bölüm sonu, biri de 50.bölüm sonudur) yeniden başlamaları, Ömer'i kaybetmeyi göze alıp ısrarla gerçeği anlatmaktan kaçan, sonunda da hayatlarının en mutlu anında nikah masasına yürürken gerçeği anlatan Defne'nin, Ömer'e karşı bir an bile kendini sorgulamadan tüm suçu ona yıkmasını ve bir gram bile pişmanlık göstermemesini anlayamadım, anlayamam...

Çünkü Ömer'in de dediği gibi ikisinin de canı yandı, ikisinin de hayatı darmadağın oldu, bu oyunun tek mağduru, kaybedeni, dağılanı Defne değil. Böyle durumlarda bir de terk edilen olunca her şeyi kenara atıp, kendini aksine inandırmaya çalışıp, suçu tek tarafa yıkmak en kolayıdır, bu yüzden Defne'ye de Ömer'in fazlasıyla (!) yapabildiği öz eleştiriden, sadece kendini düşünmeyen, ikisi adına acı çeken o hallerinden, kısaca biraz empati istiyorum. 

Mesela Defne'nin her şeye rağmen onunla birlikte öfkelenebilen, onu üzenlere kızabilen, onun acısını  kendi acıları haline getirmiş bir ailesi var. Onu ayağa kaldırabilmek için her şeyi yapmaya hazır dostları ve kardeşleri var. Ama ne yazık ki Ömer'de bunların hiçbiri yok. Olanlar da zaten Ömer’i sırtından vuranların ta kendisi. Bu yüzden karşısındaki insanın ne kadar yalnız olduğunu ve bazen gitmekten başka çaresi olamayacağını anlamaya çalışmasını beklerdim. 

Aşık olduğu adamın annesinin ölüm yıl dönümünde ne kadar yalnız olduğunu gördü. Onunla birlikte üzüldüğü, birlikte toparlanmaya karar verdiği ve elinde bir tencere pazı sarmasıyla gidip destek olduğu geceyi hatırlamasını isterdim. O gece Ömer'e dünyaları verdiğini de hatırlamasını sadece kendi yaşadıklarına ve kendi öfkesine tutunmak yerine Ömer'i de anlamaya çalışmasını beklerdim.

Ne demişti 14.bölüm sonunda Sinan Ömer'e? "Kolay olduğunu bilmiyoruz, sadece gittiğini biliyoruz..." Değil mi Defne? O yüzden hani İso'ya anlattığın o çok güzel başlayan masalının kötü devam eden gidişatını değiştir, böyle anlamsız bir öfke ve isyanla kaçma Ömer'den. Yüzleş. Hatalarınla, pişmanlıklarınla, korkularınla, yaşadıklarınla ve hatta yaşayamadıklarınla yüzleş ve Ömer'in karşısına öyle çık artık. Zaten bir sene boyunca biz senin kaçmalarını seyrettik, lütfen artık iddia ettiğin gibi ayağa kalk ve o masalın mutlu sonunu birlikte yazın.


Yazı devam ediyor.

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER