Hani jenerik
görsellerinde birbirine dolanıp duran, en sonunda da kalp şeklinde bir
kördüğümde son bulan ipler var ya, işte o ipler, Feyza'nın kalbini çepeçevre
kuşatıp sımsıkı saran acılar sanki. Feyza Karasu karakterini bu diziden çekip
alınca geriye boşlukta salınan ip parçaları, bir araya gelip iyi ya da kötü bir
hikâyeye dönüşemeyen insancıklar ve olaycıklar kalıyor, bana sorarsanız. Yeni sezon öncesi yayınlanan özel bölümü "evlat acısı" başlığıyla
vermeleri de bunun kanıtı.
Adını Hümeyra'nın
1969'da yayımladığı Kördüğüm şarkısından alan dizinin, başlangıçta yine aynı
şarkıdan alınan "Ya her şeyim ya hiçim" ismiyle tasarlanmış olduğunu
hatırladım bunları yazarken. Ve bu ifadenin bu dizide Feyza'dan başkasını
işaret edemeyeceğini gördüm. Didem'in intiharıyla başlayan hikâyemiz Feyza'nın
intiharıyla (ya da intihara teşebbüsüyle) kapatmıştı sezonu. Oğlunun ölümünün
ardından yaşamı askıya alan Feyza, Kaan'ın hayatına girişiyle yeniden
canlanmıştı. Yaşama doğru attığı her adımda biraz daha güçlü, biraz daha
umutluydu ve biraz daha sıkı tutunuyordu geleceğe. Kaybettiği çocuğunun
ardından bir hiç sanırken kendini, bir
başka çocuk için her şey olmaya
çalışıyordu…
Sezon boyunca,
'evlat acısından daha büyük ne olabilir ki' diye sorup durmuştuk kendimize,
birbirimize. Ve buna eklemlenen, bu acıyı kardeşiniz yüzünden çekiyor olmanın
acısını yaşamıştık. Daha acısı da varmış meğer, onu da sezon sonunda
göstermişlerdi bize: bu acıyı kendi babanız yüzünden çekmiş olmak, üstelik size
bu acıyı çektirenin kardeşiniz olduğunu sanıyor olmak ve babanızın da hem sizin
hem de kardeşinizin acısına seyirci kalmış olduğunu öğrenmek…
Silahı kalbine tutup
tetiği çeken bir karakterin ölmemiş olması, belki de yalnızca Türkiye'de
çekilen dramalarda olabilecek bir şeydir ve herkes gibi ben de böyle bir şey
izlemek istemem. Fakat bütün hikâye Feyza'nın etrafında dönmekteyken bu
karakterden vazgeçmek iyi bir fikir mi, gerçekten emin değilim. Hele bir de
Feyza rolünü Tülay Günal'ın muhteşem performansıyla izliyor olduğumuzu, onun
Teoman Kumbaracıbaşı, Mehmet Aslantuğ ve Tuğrul Çetiner'le sahnelerinden nasıl
bir haz aldığımı hatırlayınca yalnızca "acaba" diyebilmek istiyorum…
Feyza, babasına doğrulttuğu silahı kendi göğsüne çevirdiğinde Enver ona doğru
ani bir hamle yapmıştı, durdurabilmek umuduyla. Hani diyorum, belki de namlunun
açısı değişivermiştir son anda ve kalbine saplanmamıştır kurşun… Olamaz mı? (Lütfen olsun!)
Yeni sezon
tanıtımında Tülay Günal'ın güzel sesinden "Her
şey yarım kaldı yine, ne tuhaf"* diyen şarkıyı duyuyoruz. Yarım
kaldığına göre, Feyza artık yok demektir. Ve demektir ki Feyza, kalbine sıktığı
o kurşunla, İskender'in kılıcı misali, kesip atmıştır kördüğümün bir bölümünü…
Geriye kalan
düğümler bu kez neyi merkeze alarak bir araya gelecek ve çözüme doğru yol
alacaklar, işte ben en çok bunu merak ediyorum.