Biraz Bade’yle hamakta sallanıp sohbet ettikten sonra Bayram
Bey’in yanına oturdum tekrar.
“Eee.” dedi Bayram Bey. “Anlat bakalım, nasıl gidiyor?”
Anlattım, anlattım; anlatırken de göz ucuyla ona baktım, sıkılırsa susacağım.
Ama o halinden memnun. Ben susunca o anlatmaya başlıyor. Öyle güzel anlatıyor
ki, hiç susmasın istiyorum. Bir o anlatıyor, bir ben; bir o, bir ben…
Sohbetimiz sofranın hazırlanmasıyla bölünüyor. Hep birlikte sofraya geçiyoruz.
Süheyla Hanım ve Aysel Abla döktürmüş yine, hangisinden
başlayacağımı bilemiyorum. Bayram Bey, önce kavurmadan yememi söylüyor. Süheyla
Hanım kavurmayı kimseye bırakmazmış, parmaklarımı yiyebilirmişim. Yaprak
sarmaları, el açması börekler, tane tane pilav, neler neler...
Bayram geleneği bol cevizli baklavamız da var tabii ki.
Süheyla Hanım’ı ikna ediyorum, onu da çayın yanında yiyeceğiz. Misafirliğin
hükmü iki saattir diyorum, hep beraber sofrayı topluyoruz ama sohbete masanın etrafında devam ediyoruz. Sonrası ise boşalan yeniden doldurulan çay bardakları eşliğinde koyu bir sohbet...
Bayram Bey, saatlerce konuşsa dinlemek isteyeceğim adamlardan. Öyle şeyler anlatıyor ki, kah gülüyorum kah gözlerim doluyor. Çocukluğundan bahsediyor, babasından bahsediyor. Sonra Süheyla Hanım'ın elini tutuyor, ona olan aşkını anlatıyor. Hüseyin'in ve Kerim'in doğumunu anlatıyor heyecanla. Gözlerinin içi gülüyor çocuklarından bahsederken. "Arada kızdırıyorlar ama çok güzel çocuklar yetiştirmişiz." diyor gururlanarak. Sohbet uzuyor da uzuyor böylece.
Bayram ziyaretinin kısası makbuldür ama ben neredeyse geceye
kadar çiftlikte kalıyorum. Ama artık eve dönme zamanım geldi, geldiğim gibi
Atıf’la döneceğim. Sarılıyor, vedalaşıyoruz, arayı uzatmadan tekrar görüşmek üzere
sözleşiyoruz. Yüzümde tebessüm, kalbimin içi sıcacık ayrılıyorum çiftlikten...
Bugün Bayram Cevher’i Bayram Cevher yapan güzel insan Ahmet
Mümtaz Taylan’ın doğum günü. Kendisine keyifli, kedersiz, güzel yaşlar dilerim...
Ve herkese mutlu, huzurlu bayramlar...