Bayram için alınmış ayakkabıları yastığın altında saklayarak
geçen bir çocukluğum olmadı. Ama 90’lar çocuğu olarak benim de bayram günlerine
dair hatıralarım var. Küçükken ihtiyacımız olduğunda kıyafet, ayakkabı almamıza
rağmen bayram günlerinde de yeni ciciler alınırdı bana da, kardeşime de. Sonra
biraz büyüdüm, bayram alışverişine çıkmak gereksiz gelmeye başladı. Kaç yıldır
bayram alışverişi yapmıyorum bilmem ama o tadı da unutmam.
Bayram benim için oradan oraya geçilen, sırayla ve özenle gerçekleştirilen
akraba ziyaretleri değildir; onu da sevmem. Ama bayram anneannemin
yemekleridir. Anneannemlerle 10 dakika mesafede oturuyoruz, canım istediğinde
gidip yemeğini yiyorum. Hoş, benim canım istemese bile “Ye bak senin için
yaptım.” cümlesiyle beraber o sofrada karnım doyuyor. Ama yine de bayram
kalabalık bir sofra demek benim için. İki yıl önce daha kalabalıktık, şimdi bir
eksikle geçiyoruz o güzel yemeklerin başına. Kirpiğin ucuna kadar gelen yaş,
“Çok güzel olmuş anneanne!” cümlesiyle birlikte itinayla geri gönderiliyor. Çünkü bayram
sofraları kahkaha arar.
Süheyla Cevher, Cevher ailesinin kalabalık sofralarının başı. Aysel-Ceylan-Aysel’le beraber hazırladıkları leziz yemeklerle bayram
sofrasını ne de güzel donatırdı değil mi?
Süheyla Cevher, Ceren ve Mehmet dolayısıyla babaanne olsa da
benim gözümde tam bir anneanne. Cevher ailesi Ramazan ayını karşılarken bayram
sofralarını da görmek istediğimden bahsetmiştim. Sezon finalinde bayram
sofralarını göremesek de ben kendimi zoraki davet ettirdim. Daha Süheyla
Hanım’dan anneanneme geçeceğim o yüzden lafı fazla dolandırmadan bayram
ziyaretimi tamamlayayım.
Yazı devam ediyor...