Geçen bayram Süheyla Hanım’ı ziyaret ettiğimde o kadar güzel
ağırlandım ki, bir sonraki bayramı iple çeker olmuştum. Bu sefer Bayram Bey’in
de bayramını kutlamak istiyordum, bu istekle Süheyla Hanım’ı aradım. Cevher malikanesinde
değillermiş, çiftlikte kalacaklarmış. “Gel tabii, başımızın üstünde
yerin var.” dedi Süheyla Hanım, sağ olsun beni alması için de Atıf’ı yolladı.
Çiftliğe vardığımda Bayram Bey’i bahçede otururken buldum.
Selamlaştıktan sonra yanına buyur etti, başladık sohbete. Tam o sırada evden
Süheyla Hanım çıktı, gülen gözlerle yanımıza geldi.
Bu sefer hazırlıklıydım. Ne buradan çıkıp başka bir yere
bayram ziyaretine gidecektim, ne de karnımı doyurup gelmiştim. Bu gelişimde de
yemeğe kalmazsam Süheyla Hanım çok kırılırdı, biliyorum. Süheyla Hanım’ı
kırmaksa hiç isteyeceğim bir şey değildi.
Ellerim boş gelmek istemedim. Süheyla Hanım’ın seveceğini
düşündüğüm fıstıklı lokumlardan bir paketle düştüm yola. Niyetim paketi Bayram
Bey’e göstermeden Süheyla Hanım’a uzatmaktı ama başaramadım. Bayram Bey, kaşla
göz arasında paketi açtı ve lokumu afiyetle yedi. Süheyla Hanım kızacak gibi
olsa da bayram gününde bir tanecik lokumun lafı olmasın diye düşünerek sesini
çıkarmadı. Ama tabağa koyma bahanesiyle paketi oracıkta Bayram Bey’in elinden
aldı. Nereye saklayacak kim bilir?
Bayram Bey, akşamüstü kahvesini içmemiş henüz. “Aysel -
Ceylan - Aysel!” diye bağırınca ne olduğunu anladım. Ceylan, Bayram Bey’le
beraber bana da bir kahve yaptı. Bayram Bey’e şekersiz, bana ise az şekerli.
Süheyla Hanım, kahve içmedi. Bu sabah biraz çarpıntısı tutmuş.
Süheyla Hanım, aç olup olmadığımı sordu. Farkına varmamışım
ama temiz hava acıktırmış. Sofrayı kurmalarına yardım etmek istedim, “Sen
misafirsin. Bizde misafire iş yaptırılmaz.” deyince kalktığım gibi yerime
oturmak zorunda kaldım.
Yazı devam ediyor...