Yeni bir yaşın yepyeni güzelliklere gebe olduğuna gönülden
inanırım. 24’ümde Ranini.tv ailesine katıldım, 25’imde Hayat Şarkısı’yla
tanıştım, 26’mda neler neler yaşayacağım kim bilir? Yeni sezona günler kala, tam da birçok dilek dilediğim bir günün akşamında kavuştuk Hülya ve Kerim’e.
İşte böyle, bir doğum günü hediyesi de Hayat Şarkısı’ndan geldi. Hediye
gibi geldi, hoş geldi. Hem de nasıl güzel geldi…
Öncelikle çok ağlayacağız. Salı akşamları mendillerimizi
yanımıza almadan televizyon başına geçmeyelim. Hülya’nın “Kerim!” haykırışında,
elinde kalan yüzükte, gözlerindeki hüzünde çok acı var. Fakat bir yandan
ağlarken bir yandan da aşkla yüzümüz gülecek. HülKer’in sevincini, öfkesini,
coşkusunu, kırgınlığını, sıcaklığını, kızgınlığını, her şeyini izleyeceğiz sezon boyunca.
Hülya ve Kerim’in birbirlerine ısınmaları, kalplerinin
yumuşaması yavaş yavaş olmuştu. Hani suyun içinde hareketler yavaşlar ya, Hülya
ve Kerim de birbirlerini tanırken suyun içindeki balıklar gibiydiler. Yavaş
yavaş, büyük bir temkinle buldular birbirlerini. Elleri kavuşunca hiç ayrılmasın
istediler ama kırgınlıkları hesap edemediler.
Birbirlerine doğru aşkla yüzen Hülya ve Kerim,
birbirlerinden bir anda koptu. Hülya, yapayalnız ve çaresiz kaldı engin bir
denizin ortasında. Ve sesi yankılandı uzaklarda.
Tanıtımdaki -deniz- sağlam bir metafor. Hülya’nın hayatı uçsuz bucaksız
bir deniz kadar derin çünkü. Acıları, kederleri, kırgınlıkları yosunların
arasında gizli. Hülya, yosunların arasındayken sesi çıkmıyor. Bağırmak istiyor,
bağıramıyor. Bağırsa, sesi duyulmuyor. Ne zaman ki yaralarının kabuk tutmasına
izin veriyor, işte o zaman duyuruyor sesini çevresine.
Hülya’nın çevresi kalabalık. Peki, kaç tanesi Hülya’nın
sessiz haykırışlarını duymaya, destek olmaya çalışıyor? Kaç tanesi acılarından zevk
alıyor? Hepsi, o denizin içinde gizli. Kerim istiridyenin içindeki inci, Cem
bir deniz kestanesi…
Kerim ise rüzgarda savrulabilen hassas bir yaprak. Ne kadar
büyüdüğünü düşünsek de, hatta izlesek de içindeki küçük çocuk hiç büyümeyecek.
Kerim, hikayemizin kırılgan tarafı. Hülya ise tam bir savaşçı.
Ve şimdi onlar, yosunların arasında iki yaralı balık...
Hülya’nın mücadelelerini izleyeceğiz durmaksızın, bir de
Kerim’in öfkesini. Hülya’ya son kez bakarken kırgınlıkla kızgınlığı birbirine
kardeş kılmış bizim Kerim oğlu Kerim. Yine de kızamıyorum ona, yaralarından
öpüyorum. Biliyorum, içinde bir yerlerde hala bizim bildiğimizden daha büyük
yaralar gizli.
Yazı devam ediyor...