Mutfaklarına sığmayıp ekrana taşan şefler
11 Ekim 2014
Söz ettiğim bu iki program, yemek yapmanın ve
yemenin tek anlamının açlığı gidermek olmadığını, sadece evdeki ocakta
pişmediğini, sektörel anlamı, kültürel ve sosyolojik derinliği olduğunu hatırlatıyor. Programın merkezindeki
insanların “şef” olması da bu programları diğerlerinden farklı kılıyor. Damak
zevkimle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir yemeğin tarifini zevkle
izliyorsam, bunun arkasında mutlaka uzun uzun konuşmayan bir programcı, müthiş
kamera açıları ve bilmediğim bilgiler oluyor. Yabancı programlardaki yemek
malzemelerinin çoğunun yurdumda olmaması umurumda olmuyor bu yüzden. Ne olacak,
domuz eti yerine dana eti, kişniş yerine maydanoz, şarap sirkesi yerine elma
sirkesi, frenk soğanı yerine taze soğan
koyarım olur biter. Mevzu yemeğin yarattığı dünyaya girmek, orada
dolaşırken başka detaylarla ilgili bilgi edinmek ve merak gidermek. Emine
Beder’den Anthony Bourdain’e uzanan bu konu, konuş konuş bitmez bence.