Mutfaklarına sığmayıp ekrana taşan şefler

Söz ettiğim bu iki program, yemek yapmanın ve yemenin tek anlamının açlığı gidermek olmadığını, sadece evdeki ocakta pişmediğini, sektörel anlamı, kültürel ve sosyolojik derinliği olduğunu  hatırlatıyor. Programın merkezindeki insanların “şef” olması da bu programları diğerlerinden farklı kılıyor. Damak zevkimle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir yemeğin tarifini zevkle izliyorsam, bunun arkasında mutlaka uzun uzun konuşmayan bir programcı, müthiş kamera açıları ve bilmediğim bilgiler oluyor. Yabancı programlardaki yemek malzemelerinin çoğunun yurdumda olmaması umurumda olmuyor bu yüzden. Ne olacak, domuz eti yerine dana eti, kişniş yerine maydanoz, şarap sirkesi yerine elma sirkesi, frenk soğanı yerine taze soğan  koyarım olur biter. Mevzu yemeğin yarattığı dünyaya girmek, orada dolaşırken başka detaylarla ilgili bilgi edinmek ve merak gidermek. Emine Beder’den Anthony Bourdain’e uzanan bu konu, konuş konuş bitmez bence.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER