Hayat kime güzel sahi?

Hayat kime güzel sahi?
Ünlü aşçı, televizyon programcısı ve yazar Anthony Bourdain’in geçtiğimiz hafta bir otel odasındaki intiharı herkesi derinden etkiledi. No Reservations gibi ülkemizde de yayınlanan bir çok programla tanıdığımız Bourdain sadece iyi bir gurme ya da şöhretli bir televizyoncudan fazlasıydı bir çoğumuz için, çok daraldığımızda başka insanlara bakıp kurduğumuz ‘Hayat sana güzel yea’ cümlesinin en büyük gizli öznelerinden biriydi.

Anthony Bourdain’e bakınca mütemadiyen dünyayı gezip iştahla bir şeyler atıştıran ve bunları bize anlatarak çok para kazanan birini görüyorduk ve hayatında neler olup bittiği ile ilgili en ufak bir fikrimiz yoktu elbette. Hayatına son vermeye karar vermesinin sebebini elbette hala bilmiyoruz ve asla öğrenemeyeceğiz de ama tek bir gerçek var ki artık bu dünyayı yaşamaya değer görmedi. Sabahtan akşama kadar tıkıldığımız ofislerde, internet başında iş ararken, ders peşinde gözlerimiz ağrımışken ya da kendimizle ilgili çözemediğimiz ne varsa onu izleyerek nefeslendiğimiz adam artık yok. ‘Şöyle bir hayatım olsa başka ne isterim?’ diyerek baktığımız birisi bu çok bayıldığımız hayatını bıraktı ve gitti.

Bu intiharla birlikte birçok soru geldi aklıma, kendimle yüzleştim bir nevi. Başka birini asla gerçekten anlayamayacağımız son derece aşikâr olan bir dünyada insanlara fazla kaba davranmıyor muyuz? Bir başkasının ayakkabılarında yürümeden onu yargılamamamızı öğütleyen atalara inat mütemadiyen ahkâmlar kesip insanları azarlamıyor muyuz? Bu hep böyleydi belki ama sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla iyice içinden çıkılmaz bir hal aldı. Ünlüye ünsüze, kadına erkeğe, iyiye kötüye hep yapıyoruz bunu. En sıradan bir sosyal medya paylaşımının altına bile kötülük kusmaktan çekinmiyoruz yolda görsek belki sarılıp fotoğraf çekilmek isteyeceğimiz bir ünlüye ya da canı sıkıldığı için Youtube’a video koymuş bir kızın videolarının altına ne cehaletini bırakıyoruz ne aptallığını. Biz kimiz Allah aşkına? Kimiz de başkalarının hayatlarını ezber etmişiz gibi umarsız davranıyoruz sürekli? Kendini en kibar sananlarımız bile gün içinde insanlara verdikleri cevapları, attıkları mailleri, yazdıkları mesajları bir düşünse eminim içini cızlatan, ‘Ah keşke öyle demeseydim’ dediği bir şeyler bulacaktır.

Öyle olmasak keşke. Hayatını en ışıltılı gördüğümüz insan bile o hayatı çoktan gözden çıkarmışken ve sürekli gözümüzün önünde sandığımız bir adamı bile aslında hiçbirimiz zerre kadar tanıyamamışken, her cümlemizden önce bir durup düşünsek, birbirimizi kırmayı günlük küçük zaferlerimiz saymasak keşke. Herkese dilediğince yaşayabildiği mutlu günler dilerim.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER