Alis Harikalar Diyarında: Belki de aynanın öteki tarafı gerçektir

Alis Harikalar Diyarında: Belki de aynanın öteki tarafı gerçektir
Alis'in rengarenk dünyası

Masallar bolca mesel doludur. Kıssalar ve hisseler satırların arasını okuyabilenler için oradadır. Var olmayan ülkelere, dünyalara, kahramanlara götürür insanı. Uyutsun diyedir diye düşünen de yanılır çoğunlukla. Masallar uyandırır. Gündüz düşü gördürür insana, böyle bir işlevi vardır, hem leziz hem de gereklidirler. Lewis Caroll’ın 150 yaşındaki Alis Harikalar Diyarında’sı da hâlâ başucumuzda, şarkılarda (Jefferson Airplane / White Rabbit’i de dinleyivermek lazım tekrar bu noktada) ve elbette görsel ve düşünsel malzemesinin bolluğunun gerektirdiği ölçüde beyaz perdede.


Zaman'ın küçük yardımcısı

Sayısız uyarlaması olan bu harikalar diyarı en son Tim Burton’ın elinde hayat bulmuş ve 2010 yılında hayatımıza tekrar girmişti. Alis’in, Burton’ın karanlık gotik dünyasında canlanışı eleştirmenler tarafından pek sevilmese de iyi hasılat yapınca sistemin çarkları gereği devamı da geldi elbet: Alis Harikalar Diyarında 2: Aynanın İçinden. Yönetmen koltuğunu James Bobin’e devreden ve filme yapımcı olarak imza atan Burton’ın gidişi ilk filmdeki karanlığı bir hayli renklendirmiş, daha eğlenceli ama didaktik, konusu itibarıyla derinlikli ama daha çocuksu bir hale getirmiş diyebiliriz.


Kimse beni sevmedi ben de kötü oldum 

Harikalar Diyarı’nda kendine dostlar edinen ve yaptığı bu fantastik yolculuk sayesinde olgunlaşan Alis bu kez karşımıza bir gemi kaptanı olarak çıkıyor. İmkânsızı mümkün kılma konusunda ısrarcı davranmaya devam eden ancak içinde bulunduğu koşullar yüzünden şevki kırılmaya başlayan Alis babasının gemisini, kahraman bir kadın kaptan olma ayrıcalığını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Tam da bunlardan bunalırken bu kez sihirli bir aynanın içinden geçerek olmayan diyarlara gidiyor ve oradaki dostlarıyla tekrar karşılaşıyor. Sevgili dostu Şapkacı zor durumda; ailesinin ölmediğini kanıtlamak istiyor, yoksa kendisi üzüntüden ölecek, ona yardım edebilecek tek kişi de Alis. Evrenin tıkır tıkır işleyişinin anahtarına sahip, aksi ve uzlaşılamaz Zaman’dan yardım istemek zorunda Alis. Zaman yolculuğu yapıp geçmişi değiştirmenin peşine düşüyor. Peki geçmişi değiştirmek mümkün mü? Geçmişi değiştirmek bugünümüzü iyi ya da doğru kılar mı? Zamana boyun eğmemek, onu eğip bükmek mümkün mü? Yaptığımız seçimler bizi biz kılıyorsa onlardan vazgeçip başka bir şeye, kişiye dönüşmeye çalışmak gerçekten de gerekli mi? İmkansızı imkanlı hale getirebilmek için zamanın bizden aldıklarını kabullenmek ve kucaklamak mı lazım acaba? Zamandan, ölümden, değişimden, büyümek ve değişmekten kaçamıyorsak belki de bunu kabullenmek ve “olduğu gibisini sevmek” mi çözüm? Belki de imkansızı mümkün kılan gerçeklerle barışmaktır, kimbilir… Aynanın içinden bakan Alis’in filmde gördükleri bunlar özetle. Alis Harikalar Diyarında, eğlenceli bir masal olmanın ötesinde büyümenin alegorisi çünkü. Zihnimizin, bedenimizin geçirdiği değişimlerin, değişirken yaptığı farazi yolculukların hikâyesi. Yetişkin olmanın tuzağına hayallerinden vazgeçerek, imkânsızdan kopup dayatılana esir olarak yaşayıp düşmemizin özeti. Hal böyleyken romanı beyazperdeye didaktikleşerek aktarmak zor kaçılabilecek bir durum. Aynanın İçinden, bir miktar bu sıkıntıyı yaşamış. Sıkıntıyı filmin görsel gücüne, hiç düşmeyen temposuna kendinizi kaptırarak aşmanız mümkün.


Zamanı durdurursanız zaman ölür 

Sasha Baron Cohen’in canlandırdığı Zaman ve Helena Bonham Carter’ın Kötü Kraliçe’si ve Şapkacı Johnny Depp’in yıllar içinde geçirdiği evrimi izlemek gayet keyifli. Film, eğlenceli vakit geçirmeyi, renkli karakterleriyle bir kez daha kucaklaşmayı, düşünerek -ama çok da zihninizi yormadan- zamanda geriye gidip kendi yolculuklarınızı hatırlamanızı vaat ediyor. Bunu da büyük ölçüde başarıyor. Masal okumak, masal dinlemek, masal izlemek hep keyiflidir. Ve en güzeli de masallara inanmaktır; gerçekten bunalıp kaçmak isteyince sığınacağı bir yeri olsun insanın diyerek… İyi seyirler.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER