Sevmekle başlar, yaşamak. Sevmekle başlar, anlamak.
Sevmek sevdiğinle bir olmaktır. Sevmek duyumsamaktır. İki kalp, iki gönül, iki
tenden oluşmaz sevgi. Tek bir kalbin, tek bir gönlünü, tek yürekte yaşarlar.
Sevgi paylaşmaktır. Hem iyi günü, hem kötü günü birlikte sırtlayabilmektir.
Sevdiğinle kalbini bölüşebilmektir sevmek. Sevmek affedebilmektir. Sevmek aynı
nefeste buluşabilmektir. Uykunu, lokmanı, hayallerini, kahkahalarını,
gözyaşlarını paylaşacak kişiyi bulduğun andır! Sevmek bir yolculuktur, kabul ediştir,
mutluluğa açılan bir kapıdır. O acı çekmesin diye acılarını almaktır.
Kıskançlıktır, yüz asmaktır, naz yapmaktır, kızmaktır sevmek!
Sayfalarca da yazsam tükenmez sevginin tanımı! Bir
yaz gününe açtığın pencereyle, benliğine dolan hava gibi, esintili bir sonbahar
gününde esen rüzgâr gibi, bir bahar akşamında sayısızca parlayan yıldız gibi ve
bir kış gününde sıcacık yanan soba gibi ihtiyaç duyduğumuz duygudur, sevgi! Defne ve Ömer bu sevginin her şeklini ve tanımını
gözlerimiz önüne sererken onlara hayran kalmamak mümkün mü?
Defne'nin kâbusuyla hafif bir şok yaşadım bu hafta.
Yutkunmakta zorlandım. Bu sırla, Ömer'in gözlerine çökebilecek hayal
kırıklığını hep görmezden geldiğimi bu kâbus sayesinde fark ettim. Ben hep
yazılarımda, yazılarımın kahramanı, kanatlarından bile vazgeçmiş ürkek
serçemin-Defne'min çektiklerinin yanındaydım! Ömer'i ne kadar göz ardı ettiğimi
ilk defa "hangisi gerçekti, ne zaman gerçeğe döndü?" sorusuyla
kendime geldim!
Ömer cümlelerini sıralarken yine ilk defa
Defne'min yanında olamadım. Ömer haklıydı, birçok kez bu şans sunulduğu halde
konuşmaktan ve kaybetmekten korkan Defne vardı. Ömer kandırılmayı
sindiremezken, yaşadıkları her özel ana inen şüpheyle, pis yalanın pençesinde
nasıl yıkılacağını hissettirdi bana ve Defne'yi hep haklı bulan kalbime. Yüzüne
bile sevdiğinin bakamama duygusu da en ağırıydı sanırım. Küçümseyen bakışlarla
haykırışı ve mavi sulara gömülen Defne'ye kıpırdamadan dalıp gitmesi soğuk
terler dökmeme neden oldu!
Defne'min nefessiz kalarak uyanmasıyla, ben de tam
tersi rahat bir nefes almıştım. Bu bizim mutlu masalımızdı. Yeniden yazılan,
güzellikleri aşılayan, iyileşmeyi öğreten saf aşkın mucizesiydi.
O zaman Ömer kızar ama küçümsemez dedim. Ömer
Defne'sinin boğulmasına, nefessiz kalmasına göz yummazdı. Ömer bu aşkın nasıl,
nerede, ne zaman başladığına takılmazdı. Kendine tüm masumiyetiyle teslim olmuş
küçük serçesinin, aşkından şüphe etmezdi. Sevilmeye bu kadar muhtaç Defne'sini
kendi sevgisinden mahrum ederek asla cezalandırmazdı. Kalbini ısıtan sevdiği kadının
yüzüne ve ruhuna bir daha bakmamayı değil, her gün o yüzde, gözlerde ve
dudaklarda hatırlanmak isterdi. Ömer sevdiği kadını gözleriyle sevmeye
doyamayan bir adamdı!
Böyle bir adamın bağırması, hem de bir mektup
için, geçen hafta içime hiç sinmemişti. Yüksek sesle konuştuğunu kabullenen ve
bundan dolayı özür dilemeyi ihmal etmeyen Ömer görmek bu bölümde beni memnun
etti. Her şey için birbirinden özür dileyebilen, bunun nedenlerini birbirlerini
özledikleri ve ayrı kaldıkları için itiraf etmeleride çok hoştu. Kavuşmalarını
ve özlemlerini kapalı kapılar arkasında, karavanlarında yaşamaya karar veren
çiftimizi hayallerimizde izlemekte güzeldi. Gözlerimizle tanıklık edemesek de
böylesine duru aşkı yüreğimizde hissedebilmekte aşka dair bir büyüydü. Ömer ve
Defne birbirlerini affederek sevgilerine sahip çıkmışlardı.
Yazı devam ediyor...