Kısmetse Olur evinde son
zamanlarda genel bir mutsuzluk hâkim. Ali elendi eleneli Mehtap pembeye
boyadığı saçlarının aksine depresif; Tankut Dani’yi mi özlüyor belli değil ama
moralsiz; Cansu aşkına karşılık bulamadı, üstelik ‘Sen benim tarafımdan
sevilmeye hazır değilmişsin.’ diye bir de Tankut’u suçladı. Hayır, adam belki
sadece seni istemiyor, bu olamaz mı? He’s
Just Not That Into You okumalarını veya en azından izlemelerini öneriyorum
hanım kızlarımıza, orada hep bunlar anlatıldı. Ayça-Batuhan ilişkisi kötüye
gidiyor, ‘AyBat yok’ deniyor, Nur zaten ağlıyor. Cansel ve Eser’e diyecek sözüm
bile kalmadı, canlarına yazık bu kadar kavga. Bunca kargaşa arasında, Emre-Hazal
çifti ise evlilik yolunda ilk ciddi adımı attılar, Emre Hazal’a evlenme teklif
etti.
Aldığı beyaz elbise ve beyaz
ayakkabıları Melis almış gibi Hazal’a giydirip, romantik bir sofra eşliğinde (ki
her romantik sofranın olmazsa olmazının şeftali suyu olduğu trajik günlerden
geçiyoruz) dizlerinin üstüne çöküp ona bir ömürlük sözler vaat etti Emre. Hazal
da, beyaz elbisesinin içinde pek güzeldi, biraz daha baksak pabuçlarının camdan
olduğuna inanabilirdik. Mutlu mesut olsunlar dileyelim.
Bu haftanın SMS birincileri Emre
ve Ayça oldu. Ayça’nın büyük fan kitlesi onu üzgün gördükçe oylara abanırken,
Emre belki biraz da bu teklifin etkisiyle birinci olmuş olabilir. Birincilik
ödülü olan yemeğe Ayça, kendisi gitmek yerine Batuhan ve Nur’u gönderirken (o
sinirle), Emre elbette Hazal’la gitti.
Fonda Hakan Altun çalsın isterim
Yemek sırasında yine kadın
hakları tarihine altın harflerle kazınacak anlar yaşandı. Kısmetse Olur’da bu
anlara hasret değiliz çok şükür. En son Seda Hanım, Emre’nin Hazal’ın bir
kıyafetini değiştirmesini istemesi üzerine, ‘Ama bak, gala gecelerinde
istediğini giymene izin veriyor, bu güzel bir şey.’ dediğinde kadınlık onuru:0
dünyanın kalanı: 1 olmuştu. Bu ödül yemeğinde de, Hazal’ın küçük sempatik
hallerle, evlendikten sonra kız arkadaşlarıyla (elbette kız arkadaşları, zaten
evli bir kadının başka hangi cinsiyetten arkadaşı olabilir?) baş başa bir yere
gitmek için Emre’den izin almaya çalışmasına, Emre’nin ‘Bu evin reisi sen mi
olacaksın ben mi anlamadım?’ demesine, ‘Bak, sen bazen saf bir kızsın, ben
olabilecekleri biliyorum, hem bir yere gideceksen beraber gideriz ve bizde o
yüzük bir kere çıkarsa bir daha takılmaz.’ demelerini izlerken kulağımın
patladığını hissettim bir nevi. Emre bir
koruma kalkanı oluşturuyormuş çünkü, neredeyse ‘Daha ne istiyorsun anlamadım?’
diyecekti ki, Hazal zaten çok uzatmadı, ‘Ben bu yüzüğün olduğu parmağıma
yapışkan süreyim hiç çıkmasın.’ demeye başladı.
Biliyorum bu bir televizyon show’u,
biliyorum replikler var, denmesi gerekenler, havada uçması gereken sözler var.
Beni üzen, Emre ve Hazal değil elbette, memleketimiz sınırlarında bu cümleyle yaşayan
binlerce çiftin olması. Bununla da kalmayıp, bu sözleri duymadığında
sevildiğine inanmayan kadınların fazlalığı. Üstelik bu, her gün duyduğumuz o
kadına şiddet hikâyelerinin yanında devede kulak bile değil. Bu cümlelerin
tarihe karıştığı programlar ve hayatlar dileğiyle, iyi seyirler.