Bilen bilir,
Kiralık Aşk benim için sadece bir televizyon dizisinden ibaret değil. Tüm pozitifliğime rağmen, hayatımın karanlık tarafında
olmaktan yorgun düştüğüm bir anda tanıştım Kiralık Aşk'la. Tıpkı Defne'nin Ömer'in
bahçesini aydınlatması gibi aydınlattı hayatımı. "Aman sen de alt tarafı bir dizi,
ne yapabilir ki?" demeyin hiç. Çünkü yalnız olmadığımı o kadar iyi biliyorum
ki...
Çok bildik bir hikâyenin işlendiği bu dizide, şimdilerde hızla
tükettiğimiz çok bildik ilişkiler yok aslında. Hikâyenin özünde, zamanında
annelerimizden ya da babalarımızdan dinlediğimiz, yaşı benim gibi 40'ı
geçmişlerin kendi gençliklerinde çokça gördüğü naif bir kültür var. O yüzdendir
bunca sahiplenmemiz, çok sevmemiz.
Bu bölüm ise bizim tarihimizdeki yerini çok farklı, ama
hiç unutulmayacak bir şekilde aldı. Fragmanı izleyip, özeti okuduğumda
annesinin ölüm yıldönümü olarak tahmin ettiğim Ömer'in sırrı; bizi hiç
beklemediğim bir başka taraftan yakalayıverdi.
Kiralık Aşk sayesinde tanıştığım ve sonrasında şaşırtıcı
bir şekilde frekanslarımızın tuttuğu bir arkadaş grubum var. Çoğumuzun yaptığı
gibi önce bir whats up grubu kurarak başladığımız muhabbet, giderek büyüdü ve
Türkiye'nin farklı yerlerinde yaşayan dört farklı kadını bir araya getirdi. Esra,
Elçin ve Burçak, arkadaştan daha da ileri oldular benim için.
Bu hafta Perşembe
günü Esra'mın annesi Semra annenin ölüm yıldönümüydü. Semra anne çok genç yaşta
ayrılmış aramızdan. Üstelik adını anmak istemediğim o hastalık yüzünden. Tıpkı
genç yaşta yine aynı hastalık yüzünden bu dünyadan göçen dizimizin başkarakteri
Ömer'in annesi gibi...
Sezen Aksu'nun o muhteşem sesiyle Kavaklar'ı duyduğumda ve
Ömer'i gözyaşları içinde gördüğümde; elimde olmadan aklıma bir gün önce
annesinin ölüm yıldönümünü yaşayan Esra'm geldi. Hayatımızın her anına dokunan,
bizim tanışmamıza vesile olan Kiralık Aşk'ta bu anı birlikte yaşamak bence hiç
tesadüf değil. Ben tesadüflere inanmam zaten. İşte bu yüzden Kiralık Aşk çok
özel!
Yazı devam ediyor...