Yasemin ve Sinan... Ne tatlı bir çift oldunuz siz yahu?
Neyse ki Yasemin, Sude konusunda çabuk uyandı da biz de bu tatlı çifti izleme
fırsatı bulduk. İlerleyen bölümlerde sıkça da göreceğimizi düşünüyorum. Böyle
bir dargın bir barışık, ama hep aşık...
Türkan Hanım, Nihan ve Esra’nın Ömer’in haklarında ne
düşündüğünü merak ettiği sahneye bayıldım. Hele "haydi hepimiz bir dakika Ömer’i
düşünelim" bölümüne bittim.
İsmail... Allah herkese senin gibi bir dost nasip etsin!
Sen ne güzel bir adamsın ya. İhtiyacı olduğu her anda Defo'nun yanında ve her
zaman dürüst… Bir insan daha ne ister ki? Defne'ye söylediği "Muhatap
olmuyorsun ki adamla" cümlesi hislerimize tercüman oldu adeta. Bu kadar
kötülüğün içinde bir papatya gibi masum ve kırılgan Defne… Çaresizliğine içim
acıdı içim, ama İso hepimize ders olabilecek, belki bir durup düşünmemizi
sağlayabilecek öyle güzel şeyler söyledi ki Defo’suna… "Kötülük bulaşıcı
çünkü Defo… İnsanlar bayılıyor kötülüğü paylaşmaya. Paylaştıkça da çoğalıyor.
İyi olmak zor olan; kötülüğe rağmen iyi kalabilmek…" Umarım, herkes kendi
payına düşeni alır bu sözlerden!
Gallo’nun
Ömer’den etkilendiğini, Ömer’e aşık olabileceğini karakterin en başından
yazmıştım. Ömer’in ise asla Defne’ye ihanet etmeyeceğini ve Gallo-Ömer diye bir
şeyin olamayacağını da… Bu bölüm iyice emin oldum. Ömer’in tepkilerinden,
ensesine dokunduğundaki soğuk duruşundan… Her ne kadar emin olsam da, ne yalan
söyleyeyim ikisini bir arada görmek pek de hoşuma gitmiyor. Ömer’i öyle bir
sahiplenmişim ki, tabii Defne’yi de, her ikisine de yan bakan birini gördüğümde
kan beynime sıçrıyor, ama bu sorunu da önümüzdeki bölüm çözeceğiz gibi
hissediyorum. Gallo, Ömer’in evine geldiğinde,
bahçeden
camın önünde birbirine sımsıkı sarılmış Ömer ve Defne’yi görecek. Bize anlatılan
Gallo yapması gerekeni yapacak ve aşkını kalbine gömecek.
Ancak,
Gallo’nun mavi saçlı kız olduğuna dair hala şüphelerim olsa da, bu bölüm
anladık ki o kız bu kız! Üzülerek söylüyorum ki o kahverengi gözlü kızdan bu
mavi gözlü, beyaz tenli kıza nasıl geçiş yaptınız anlamadım. Neyse… Anlaşılıyor
ki, bu hikâyenin de aydınlanması pek yakın. Ömer’in tepkisini merak ediyorum,
ama yine söylüyorum ve iddialıyım! Gallo, nasıl annesiyle Ömer’i yeniden
birleştirdiyse; aynı şeyi Defne ve Ömer için de yapacak. Hatta yaptı bile!
Sadece henüz farkında değil.
Ve o
Kavaklar sahnesi… 38 bölümdür bu dizide gördüğüm en iyi çekilmiş, en etkileyici
sahnelerden biriydi. Müziği, çekim açıları, geçişleri nefisti. Yönetmen ve
ekibinin gözüne sağlık! Barış Arduç’u ve oyunculuğunu da es geçemem. Gerçekten
harikaydı. Acısının her zerresini iliklerime kadar hissettim. Sahnenin bizim
için ne ifade ettiğini yazımın başında belirtmiştim zaten.
Ve
son sahne… Ömer’in hayatının aydınlık tarafı… Bahçeye adım attığı andan itibaren
her adımında ortamı aydınlatan Defne… O pazı sarmasının emaye minik tenceresi,
üzerindeki kareli kırmızı örtüsü sizi de alıp bir yerlere götürmedi mi? Acılar
paylaştıkça azalır, mutluluklar ise paylaştıkça çoğalır derler. “Ne anlatırsan
anlat, on sefer de anlatsan bunu zaten anlatmıştın demeyeceğim.” Ya bu nasıl
içten, nasıl derinden bir ifadedir? Daha nasıl “biz”
olunabilir? Ömer’in çocukluğunda ayağı
yaralı kirpiyi iyileştirdiklerinde annesine sorduğu “Annesi yok mu? Niye o iyileştirmiyor?”
sorusunun cevabı: “Çünkü artık yalnız değilsin. Ben varım!”
Ömer’in annesi yok
belki, ama bütün yaralarını iyileştirecek Defne’si var artık! Ömer’de bir
kadına verilebilecek en özel öpücükle Defne’sini alnından öperek bunu
tescilledi zaten. O son sarılma sahnesinde Ömer’in gülüşüne iyi bakın.
20.bölümün başında Defne’nin “sakın hiçbir yere gitme” dediği sahnenin
sonundaki kafasını kapıya yasladığı andaki gülüşüyle aynı olduğunu
göreceksiniz.
Ve
son söz… Benim yazmaya başladığımdan beri hep söylediğim şey bu sefer İso’dan
gelsin: “Bizim masalımızda hep iyiler kazanır!”
Emeği
geçen herkesin eline, yüreğine, emeğine, zamanına sağlık…
Sevgiyle
kalın…