3. DURAK
Ömer’in en acı yıllarına
denk gelen 30. Bölüm.
“İyi insan ol, adaletli ol. Beyefendiliğinden ödün
verme. İyiler kazanır. Hep iyiler kazanır, iyi olmaktan vazgeçme” sözleriyle (bu bölümün de ana mesajıydı) annesinin
kendisine veda etmesiyle evden kaçan Ömer şehrin bir köşesine saklanır. Orada
mavi saçlı bir kızla karşılaşır. Annesiyle olan konuşmasını anlatmasıyla ise bu
kız ona “Niye buradasın? Benim annem yok,
ama olsaydı eğer bin yıl yaşayacağını bilsem bir an bile ayrılmazdım yanından.
Annenin yanına git. Git sarıl sıkıca. Madem on dakikan mı var, on saatin mi var
bilmiyorsun iyi değerlendir.” diyerek hayatının tavsiyesini verir ve uğur
getirsin diye anka kuşu yaması hediye eder.
Gallo’dan önce bu anka
kuşu girmişti hayatımıza. Atölyenin yıkılmasıyla Ömer’in geçmişi bir kutuyla eve
gelmiş içerisinde de bu yama çıkmıştı. Uğuruydu ama Ömer uğurunu atölyenin bir
köşesinde bırakıp gitmişti. Belki annesiyle babasını kaybettikten sonra bir
daha hiç mutlu olamayacağına inandığından o uğura ihtiyacı olmadığını
düşünmüştü. Ancak o anka kuşu yaması bir anda eve gelmişti. Ve Ömer ilk kez
Defne’ye bu uğur sayesinde geçmişi anlatmıştı. Defne de onu alıp evin baş
köşesine asarak, hiç farkında olmadan hayatına dokunan o kızı ve annesiyle
geçirdiği o günleri bu yamaya bakarak hatırlamasını söylemişti. Ardından da
mavi saçlı Gallo’muz girdi hayata.
Korktuk, kızdık, belki
hala temkinliyiz. (Ben değilim) Ancak ben bu bölüm bir kere daha Gallo’nun aynen
anka kuşu gibi Ömer’in hayatına farkında olmadan yeniden dokunmak için
geldiğine... Bu bölüm kimliğini ifşa etti, zaten birçoğumuz tahmin etmiştik.
Kim olduğunu öğrendikten sonra ise Ömer’in evine gelişi biraz fiyakalı oldu.
Hafif gerilim filmi havasında önce duvara asılı simurg yaması gösterildi,
ardından da Gallo’nun kendisi. Belki de orada amaç Simurg’un büyülü tarafını
göstermek istemişlerdi bize...
Yıllarca atölyede saklı
kalan bu anka kuşu Ömer’in evindeki yerini almasıyla Ömer ile Defne arasındaki
tüm sorunlar çözülmüştü. Uğuru geri gelmişti. Bir nevi yeniden sihirli
değneğiyle Ömer’in hayatına dokunmuştu. Ne tesadüftür ki; yeniden Ömer’in
hayatına girmesi aynen 11 yıl önce olduğu gibi annesinin ölümünden birkaç gün
öncesine denk geliyordu. O zaman hayatının en büyük pişmanlığını yaşamasını
engelleyip annesine sarılmasını sağlayan o anka kuşu, şimdi de sihriyle belki
de Ömer’in en acı gününde Defne’nin o kapıdan ellerinde pazı sarması ve tüm
aydınlığıyla içeri girmesini sağlamıştı. Eğer Gallo, Defne’ye parayı vermeseydi
Defne o kadar kendinden emin cümleler edemeyecekti. Anka kuşu ikisinin üzerine
dökmüştü peri tozlarını... Peki ya sonra? Benim tahminim Gallo o akşam Defne
ile Ömer’i görecek ve sessizce zamanında Sinan’ın yaptığı gibi geri çekilerek
ait olduğu topraklara dönecek.
Sonuç olarak bu
izlediğimiz Defne ile Ömer’in aşk masalı... Bu masalın da iyilik perisi Gallo
olsun ne dersiniz? İyiliklerini tamamladığına göre başka diyarlara göç
edebilir. Artık sıra Defne’nin Ömer’in yaralarını nasıl saracağını ve
dertlerine nasıl ortak olacağını izlemekte... Aynen zamanında annesinin ormanda
yaralanan tilkiye yaptığı gibi: “Gel bakalım Ömer’cim bu kirpinin ayağını
saralım. Tel kesmiş herhalde, bak yara olmuş. Saracağız şimdi, biz
iyileştireceğiz.” Bu sözlerle bir kere daha anlamıştım Defne’nin ne kadar
Ömer’in annesi Emine hanıma benzediğini ve Ömer’in neden bu kadar merhametli
bir insan olduğunu. Dünyayı, insanları ve doğayı seven bir annenin çocuğu
olarak dünyaya gelmişti. Annesini kaybettikten sonra ise aynen o tilki yavrusu
gibi yolunu kaybetmişti kavak ormanında, şimdi Defne annesinin bıraktığı yerden
bu görevi devralarak Ömer’in elini tutarak yeniden aydınlığa çıkaracak. Artık
her şeyin Defne’ye benzeme zamanı. Bize de bu masalın keyfini sürme...
Not: Geçtiğimiz
haftalarda yazdığım “Yaş 35, yolun yarısı eder” yazımda kavak ile kabak
ağacının hikayesini yazmıştım. Kavak ağacının olgunlaşmasını yıllar sürdüğünü
ama bu süreci tamamladığında ise onu hiçbir rüzgarın yok edemeyeceğini
anlatmıştım. Ömer ile Defne’nin ilişkisinin Meriç Acemi tarafından aynen kavak
ağacı gibi büyütüldüğünü düşünmüştüm. Bu bölüm annesine ait bir kavak ormanı
olduğunu görmek çok hoşuma gitti. Bence de doğadaki en güzel ses, en değerli ve
sağlam canlı.